Bizimle iletişime geçin

GENEL

ODE Yalıtım: 40 Yılın Ardında Güçlü Bir Sektör Lideri 

Yayınlandı

-

1985 yılında kurulan ODE Yalıtım, yalıtım sektöründe 40 yılı geride bırakmaya hazırlanırken, %100 yerli sermaye ile global pazarda önemli bir oyuncu haline geldi. Yenilikçi ürünleri ve sürdürülebilirlik odaklı yaklaşımıyla sektördeki liderliğini pekiştiren ODE Yalıtım, Avrupa’daki etkinliğini artırarak enerji verimliliği ve çevresel sürdürülebilirlik alanında örnek bir model oluşturuyor.

Öncelikle, markanızın/firmanızın genel yapılanması hakkında bilgi verir misiniz?  Hem global ölçekte hem de bölgesel olarak markanızın/firmanızın genel değerlendirmenizi alabilir miyiz?

1985 yılında kurulan ODE Yalıtım olarak, 1988 yılında yalıtım sektörüne odaklanma kararı aldık ve 1996 yılında ise üretici kimliğine kavuşarak yapı ve teknik yalıtım olmak üzere iki ana kategoride üretim yapmaya başladık. Bugün %100 yerli sermaye ile Ode yalıtım sektörde öne çıkıyor. Modern üretim tesislerimiz, 4 binden fazla ürün çeşidimiz ve 400 kişiden fazla çalışma arkadaşımız ile sektörünün önde gelen üreticileri arasında yer alıyoruz. Ürünlerimizi 6 kıtada ve 75’in üzerinde ülkeye ihraç ediyoruz. İklimlendirme Sanayi İhracatçıları Birliği (İSİB) tarafından verilen İhracatın Liderleri Ödül Töreni’nde “Yalıtım Malzemeleri İhracatı” kategorisinde 2022 ve 2023 yıllarında birincilik ödülüne layık görüldük.   2024 yılının da en güçlü adayları arasındayız.

Eskişehir ve Çorlu’daki modern üretim tesislerimizde, yapı yalıtımı ve teknik yalıtım olmak üzere iki ana kategoride üretim yapıyoruz. Yapı yalıtımı alanında geliştirdiğimiz ürünlerle bir binanın temelinden çatısına kadar farklı detaylarda ısı, su, ses ve yangın yalıtımı çözümleri üretiyoruz. Binaların tesisat yalıtımı, sanayi ve endüstriyel tesislerin yalıtımını kapsayan teknik yalıtımda ise kauçuk köpüğü, cam yünü ve taş yünü olmak üzere üç ürün grubunu da üreten ilk firmayız. 4 binden fazla ürün çeşidimizle yalıtım sektörünün en büyük üreticilerindeniz.  

İhracat pazarlarında rekabet gün geçtikçe sertleşiyor ancak biz müşterilerimizle daha yakın olmayı ve iş birliği içinde hareket etmeyi hedefliyoruz. İhracat pazarlarının katma değerli ürün taleplerine cevap verebilecek şekilde çalışıyoruz. Bunun için güçlü bir ürün geliştirme yapılanmamız var. Çok kısa sürede o pazarın ihtiyacına göre ürün geliştirebiliyoruz. Bu nedenle mevcut pazarlarımızda genişleme ve yeni pazar arayışlarını devam ettiriyoruz. Bulunduğumuz ihracat pazarlarında daha da derinleşebilmek, müşterilerimize daha yakın olmak için Ülke Müdürlükleri oluşturuyoruz. İngiltere/İrlanda ülke müdürlüğünü 2023 yılında kurduk.   Orta Avrupa için de hazırlıklarımızı tamamladık.

Markanızın sektörünüzdeki konumu hakkında neler söylemek istersiniz? 

Türkiye’nin yüzde 100 yerli sermayeli en büyük yalıtım şirketiyiz. 2025 yılında sektördeki 40’ıncı yılımızı kutlayacağız. Yurt içinde ve yurt dışında istikrarlı büyümemize devam ediyoruz. Özellikle Avrupa’da yeni iş birlikleri kurarak global pazarda etkimizi önemli ölçüde artırdık. Avrupa pazarında gerçekleştirdiğimiz özel çalışmalar ve ürün iyileştirmeleri sayesinde kalite standartlarımızı daha da yükseltip, ürünlerimizi Avrupa’nın talep ve ihtiyaçlarına daha uygun hale getirerek sektördeki liderliğimizi günbegün pekiştiriyoruz.

Sürdürülebilirlik konusunda firmanızın Evrensel Yaklaşımını ve Kurumsal Stratejilerini bizimle paylaşabilir misiniz? 
Yalıtım sektörü, dünya genelinde enerji verimliliği ve sürdürülebilirlik konularının ön planda olduğu bu dönemde kritik bir rol oynuyor. Çünkü yalıtım, hem enerji verimliliği hedeflerinin hayata geçirilmesinde hem de karbon ayak izinin azaltılmasında ilk adımlardan biri. Biz de bu vizyonla, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları doğrultusunda Enerji Verimliliği, Sorumlu Üretim ve Tüketim, Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar, Sanayi, Yenilikçilik ve Altyapı gibi alanlarda odaklanarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. “Yeşil Dünya Hedefimiz” ve “Sıfır Karbon Misyonumuz” çerçevesinde belirlediğimiz hedefler doğrultusunda; ekolojik çeşitliliği korumak, enerji tüketimini azaltmak, geri dönüşüm malzemelerini kullanmak ve paydaşlarımızı çevresel yönetim ve enerji verimliliği konularında bilinçlendirmek amacıyla çeşitli projeler yürütüyoruz. Üretim süreçlerimizde, ham madde kaynağından başlayarak doğanın gereksinimlerini gözetiyor, karbon emisyonlarını atmosferden uzaklaştırmak için doğa bazlı çözümler geliştiriyoruz. Bu yaklaşımla, sektörde sürdürülebilir ve yenilikçi bir iş yapısını desteklemeyi amaçlıyoruz. 

Sürdürülebilir Dünya kapsamında özellikle odaklandığınız/hayata geçirdiğiniz Sosyal Sorumluluk Projeniz var mıdır, detaylarını öğrenebilir miyiz? 

Türkiye’de yalıtım sektöründeki ilk Kurumsal Sosyal Sorumluluk Raporu’nu hazırlayan şirketiz. Sürdürülebilir mimariye yönelik projelerimiz bulunuyor. Örneğin yeşil çatı çalışmaları yapıyoruz. Yeşil çatılar, toplu yaşam alanlarını şehre geri kazandırıp, kentlerin yaşam kalitesi ve estetiğini artıran temel bir görevi yerine getiriyor. Biz de “Epigreen Yeşil Çatı Sistemi”mizle bitkilendirilmiş teras çatılara, üstün kaliteli ürünler sunuyoruz. Bu sistem sayesinde su yalıtımı zarar görmeden bitkilerin ihtiyaç duyduğu suyu depolamasını, fazlasını ise tahliye etmesini sağlıyoruz. Teras çatı, otopark üstü teraslar ve yer altı yapıları üstünde tasarlanan bitkilendirilmiş çatılar için farklı teknik özellikte ürünlerle ihtiyaca yönelik sistem çözümü sunuyoruz.  Bu sistem için ürettiğimiz Epikon Antiroot Kök Önleyici membran, sahip olduğu kök dayanımı özelliği ile bitki köklerinin ilerleyerek membranı delmesine izin vermiyor. Soğukta esneklik seviyesine göre Ataktik Polipropilen (APP) modifiye veya Stiren-Butadien-Stiren (SBS) modifiye bitümün özellikleriyle farklı tipte kök önleyici membran üretimleri yapabiliyoruz.      

Kurulduğumuz günden beri hem ülkemize hem de sektörümüze değer katma vizyonuyla hareket ediyoruz. ODE Yalıtım olarak, su yalıtımı konusunda bilinç artırıcı çalışmalar yapmak üzere çalışıyoruz.  Ne yazık ki Türkiye, dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinde yer alıyor. 17 Ağustos ve 6 Şubat gibi tarihte birçok büyük depreme şahitlik etmiş ülkemizde bu gerçeği değiştirmek mümkün olmasa da depremle yaşamayı öğrenmek ve buna uygun güvenli kentler inşa etmek gerekiyor. Güvenli kentlerin yolu sağlam binalardan, sağlam binaların yolu ise sadece sağlam temellerden değil, dayanıklı yalıtım sistemlerinden geçiyor. Bina sağlamlığı ve su yalıtımı arasında ise doğrudan bir ilişki bulunuyor. Eğer bir binada su yalıtımı yoksa ya da standartlara uygun bir şekilde yapılmadıysa binanın demir donatılarının taşıma kapasitesi 10 yılda yüzde 66 oranında azalıyorken deniz kenarlarında yüzde 70’e kadar çıkıyor. Bu çok ciddi bir oran ve maalesef örneklerini yıkılan binalarda görüyoruz. Kolon içinde demir kalmaması da sadece bina hasarına değil, can kayıplarına yol açıyor. Dolayısıyla su yalıtımı alanındaki bilinci mutlaka artırmamız gerekiyor.     

Bu konudaki bilinci ölçümlemek ve farkındalığı artırmak amacıyla 2023 yılında “Su Yalıtımı ve Binaların Deprem Güvenliği Algı Araştırması” gerçekleştirdik. Araştırma sonuçları oldukça çarpıcıydı. Araştırmamıza 26 ilden toplam bin 67 kişi katıldı. Aldığımız yanıtlar maalesef bu konuda bilinç düzeyinin çok düşük olduğunu gösterdi. Katılımcılara su yalıtımı, ev seçimindeki kriterler ve deprem başlıklarında sorular yönelttik. Katılımcıların sadece yüzde 2,2’sinin binanın depreme karşı dayanıklılığında su yalıtımının öneminin farkında olduğunu gördük. 100 katılımcıdan 45’i oturduğu binada su yalıtımı olup olmadığını bilmiyor. Katılımcıların yüzde 34,2’si binasında su yalıtımı olmadığını belirtirken, yalnızca yüzde 20,4’ü su yalıtımı bulunduğunu söyledi.  

Bu sonuçların ardından binaların depreme karşı dayanıklılığında su yalıtımının öneminin farkındalığı için harekete geçtik. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nil Türkeri’nin rehberliğinde, Y. Mimar Canan Baş ve Y. Mimar Sürhan Artuğ’un katkılarıyla akademik referans kitabımız “Binalarda Su Yalıtımı”nı hazırladık. 

Bu kitap dördüncü akademik referans kitabımızdı. 1999 yılında ‘Binalarda ve Tesisatta Isı Yalıtımı’ ve 2011 yılında ‘Isı Yalıtımı’ kitaplarını yayınlayarak sektöre değer katma yolunda önemli bir adım atmıştık. 2021 yılında tamamen yenilediğimiz ‘Uygulamalı ve Örnekli Isı Yalıtımı’ kitabıyla bu vizyonu bir adım ileriye taşıdık. 2024 yılında ise ‘Binalarda Su Yalıtımı’nı hazırladık ve kamuoyu ile buluşturduk. Önümüzdeki süreçte de ısı ve su yalıtımının enerji verimliliğine sağladığı katkıları toplumla paylaşarak, bu önemli verimlilik hareketine katkı sağlamaya devam edeceğiz.

Müşteri tercihlerindeki değişimleri bizlerle paylaşır mısınız? 

Yalıtım sektöründe müşteri tercihlerinde belirgin değişimler gözlemleniyor. Özellikle bilinçlenen tüketici profili, sektör dinamiklerini dönüştürüyor. Tüketiciler artık enerji maliyetlerini azaltmak ve çevreye duyarlı çözümleri tercih etmek istiyor. Bu da enerji tasarrufu sağlayan yalıtım ürünlerine olan talebi artırıyor. Sürdürülebilir malzemeler ve çevre dostu yalıtım çözümleri daha fazla tercih edilmeye başlandı. 

Yalıtım, kullanım amacı açısından enerji tasarrufu sağlarken, üretim tekniği ve hammadde kullanımı açısından da döngüsel ekonomiye oldukça pozitif katkısı olan bir sektör. Günümüzde tüm dünyada büyük önem taşıyan konuların başında geliyor.  

Özellikle Avrupa ve Amerika gibi gelişmiş bölgelerde, yalıtımın enerji tasarrufuna katkıları geniş çapta kabul ediliyor ve bu konuda önemli adımlar atılıyor. Avrupa Parlamentosu ve Konseyi, Binalarda Enerji Performansı Direktifi (EPBD) ile enerji performansını artırmak için yalıtım standartları belirliyor. Türkiye’nin de bu alanda adımlar atması ve enerji verimliliği ile sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak için yalıtım uygulamalarını yaygınlaştırması gerekiyor. Kentsel dönüşüm projeleri ve yeni binalarda yalıtım standartlarının artırılması hem ekonomik hem de çevresel açıdan büyük faydalar sağlayacaktır.  

Sektörünüzün gelişimi için büyük bütçeler ayırdığınızı takip ediyoruz. AR-GE çalışmalarınızda sürdürebilirlik odaklı neler yaptığınız hakkında bilgi alabilir miyiz? 

Ürün geliştirirken hem ihracat yaptığımız ülkelerin ihtiyaç ve taleplerini göz önünde bulundurmak hem de sürdürülebilirliği esas almak üzere 2021’de Greentech Ar-Ge adında bir inovasyon merkezi kurduk. Üretimde sürdürülebilirlik ve karbon salımını azaltıcı yeni üretim teknolojilerine odaklanıyoruz. Öncesinde de Ar-Ge birimimizde çok sayıda yenilikçi ürün geliştirmiştik. Örneğin özel bir üretim teknolojisi kullanarak geliştirdiğimiz ara bölme levhası Evomineral, sahip olduğu EUCEB belgesiyle (EUCEB-Mineral Yünler İçin Avrupa Sertifikasyon Kurulu) insan sağlığına olumsuz etkileri olan kimyasalları içermeyen elyaflardan üretildiğini kanıtlıyor. Doğal içeriği, tozumayan ve kaşındırmayan yapısıyla da uygulayıcı dostu olarak tanımlanıyor. Evomineral’in yanı sıra tüm ürünlerimiz için aldığımız EPD belgesiyle ürünlerimizin tüm çevresel etkilerini ve karbon ayak izini şeffaflıkla beyan ediyoruz. Kasım ayında Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği (ÇEDBİK) tarafından düzenlenen Yeşil Binalar ve Şehirler Zirvesi’nde yapılan törende de “Ürünlerine En Çok EPD Belgesi Alan Çevre Dostu Şirket” ödülünün sahibi olduk.

Sürdürülebilir Çevre Politikaları ve Yaşanabilir Çevre Stratejileri adına uygulanan Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı ve Avrupa Birliği İklim Hedefleri birtakım değişiklikleri de beraberinde getirmiştir. Bu kapsamda, 2030 yılına kadar Sera Gazı Emisyon Oranlarının çok ciddi oranda azaltılması ve 2050 yılında da net sıfırlanması hedeflemektedir. Geliştirdiğiniz ürünlerinizin üretim ve dağıtım süreçleri doğrultusunda çevresel etkileri de düşünüldüğünde, “Kurumsal Karbon Ayak İzi” konularında neler söylemek istersiniz? 

‘Sıfır Karbon Misyonu’ hedefimiz doğrultusunda, yenilenebilir enerji kaynaklarına ve diğer çevreci yatırımlara öncelik veriyoruz. 2023 yılında Eskişehir fabrikamızın çatısına güneş enerjisi sistemleri (GES) yatırımını tamamlamıştık. 20 bin metrekarelik bu tesisimizin çatısı tamamen güneş panelleriyle kaplı. 2 bin 403 kWp kurulu güce sahip güneş enerjisi sistemi sayesinde, yıllık 3,2 milyon kWh enerji üretiyoruz. Bu, hem üretim sürecimizin çevresel sürdürülebilirliğini artırıyor hem de yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını destekliyoruz. Tesisin yıllık enerji ihtiyacının yaklaşık yüzde 60’ını bu yatırımla karşılamaya devam ediyoruz. 2050 yılına kadar karbon nötr olma hedefimizi belirledik ve bu amaca ulaşmak için yenilenebilir enerji yatırımlarımızı artırıyoruz. Ham madde kaynağından başlayarak, ihtiyaç duyulan tüm üretim proseslerimizde doğanın ihtiyaç duyduğu özeni karşılamaya çalışıyor, karbon emisyonlarını atmosferden uzaklaştırmak için doğa bazlı çözümlere odaklanıyoruz. İklim krizsiz bir gelecek için dünya standartlarında yüksek kaliteli yalıtım çözümlerimizle enerji tasarrufu sağlıyoruz. Camyünü ürünümüzde yüzde 80’in üzerinde geri dönüştürülmüş ham maddeler kullanılıyor. Geri dönüştürülmüş malzemeleri ürünlerimizin içinde daha fazla kullanarak, döngüsel ekonomiye daha fazla katkı sağlamayı hedefliyoruz. Bu adımlarımızla sürdürülebilirlik odaklı ve yenilikçi bir iş yapısını desteklemeyi amaçlıyoruz. 

Sürdürülebilir Gelecek odaklı bir firma olarak geleceğe yönelik sürdürülebilirlik hedefleriniz, hedefleriniz doğrultusunda oluşturduğunuz yol haritanız hakkında da bilgi alabilir miyiz? 

Sürdürülebilirlik bilinciyle, karbon emisyonlarını azaltmak için doğal çözümlere yöneliyoruz ve bu alanda yeni adımlar atmaya devam edeceğiz. Ürünlerimiz, yalnızca enerji tasarrufunu teşvik etmekle kalmıyor, aynı zamanda iklim kriziyle mücadeleye de önemli katkılarda bulunuyor. Sürdürülebilir bir gelecek inşa etme amacıyla dünya standartlarında yüksek kalitede yalıtım çözümleri sunmak için çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

Okumaya Devam Et
Yorum Yapmak İçin Tıkla

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

GENEL

Ev ve Şehir Vakfı, güvenli ve insan odaklı yaşam alanları için çözüm önerileri paylaştı

Yayınlandı

-

Konut ve şehirleşme ihtiyacı sağlıklı ve  sürdürülebilir projelerle desteklenmeli

Ünlü Mimar ve Şehir Plancısı merhum Dr. Turgut Cansever’in kurduğu Ev ve Şehir Vakfı, deprem güvenliğini ön planda tutan insan odaklı yaşam alanları oluşturmak üzere çalışmalarına hızla devam ediyor.  Hem Türkiye’nin kentsel sorunları hem de iklim değişikliği gibi küresel sorunlar üzerine çalışmayı odağına alan, konut ve şehirleşme ihtiyacının sağlıklı bir şekilde karşılanmasına yönelik çözüm önerileri üretmeyi hedefleyen Vakıf, kanaat önderleri ile işbirliklerinin önemine dikkat çekiyor. 

Türk Mimar, Düşünür ve Şehir Plancısı merhum Dr. Turgut Cansever tarafından 2002 yılında kurulan ‘Ev ve Şehir Vakfı’ Türkiye’nin konut ve şehirleşme ihtiyacının sağlıklı bir şekilde karşılanmasına yönelik çözüm önerileri, alternatif tasarımlar ve düşünce üretmek amacıyla çalışmalarına hız kattı. Dünyada üç kez Ağa Han Mimarlık Ödülü alan tek mimar olan Turgut Cansever’in günümüze ışık tutan sayısız çalışmaları, kızı Emine F. Öğün liderliğinde Ev ve Şehir Vakfı çatısı altında tekrar hayata geçiyor. Emine F. Öğün ve ülkemizin önemli mimar ve akademisyenlerinin destek verdiği Vakıf, güzel evler ve yaşanabilir şehirler tasarlamanın ve inşa etmenin bir zorunluluk olduğuna dikkat çekerek, bu vizyon doğrultusunda bilimsel araştırma ve çalışmalar yürütüyor, benzer amaçlara yönelik çalışan paydaşlarla iş birlikleri gerçekleştiriyor.  Düzenli bir şehirleşme için çözüm önerileri tasarlayan Vakıf, bunları bireyler ve karar vericilerle paylaşarak ilham vermeyi ve değişime katkı sağlamayı hedefliyor.

Deprem güvenliği ve düzenli şehirleşme ön planda 

Ev ve Şehir Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Emine F. Öğün, “Türkiye’de son iki asırdır kentleşmeye yönelik yapılan uygulamalar ve uygun olmayan imar planları, şehirlerimizin temel yapısal özelliklerinin ve tarihi konut dokusunun yok olmasına, altyapı ve sosyal donanımın yetersiz kalmasına yol açtı. Ev ve Şehir Vakfı olarak, kurucumuz Dr. Turgut Cansever’in çizdiği yol haritası doğrultusunda; tarihi deneyimleri güncel evrensel bilgi birikimi ile birleştiriyor, güzel evler ve deprem güvenliği olan sağlıklı yeni yerleşimleri var edecek bir mimari ve şehir planlama yaklaşımı ile çözüm önerileri sunmayı hedefliyoruz. Odağımız hem Türkiye’nin kentsel sorunları hem de iklim değişikliği gibi küresel sorunlar üzerine çalışmak, sürdürülebilir çevre standartları geliştirmek ve üretmek olacak” dedi. 

Vakfın 2025 yılı itibarıyla yeni bir döneme adım attığını belirten Emine F. Öğün, “Ortak çabayı önemsiyor, bu alanda işbirliklerine dayalı bir çalışma yürütmek istiyoruz. Cansever yaklaşımının benimsediği temel felsefi ilkeleri temelinde dünyadan ve Türkiye’den uzmanların görüşleri ve çalışmaları ile inşa etmek, başlıca hedefimiz. Bu amaç doğrultusunda, tarihi tecrübe ve bilimsel temellere dayalı çözüm önerileri üretirken bunları doğru yerlere ulaştırmak, güvenli, sürdürülebilir ve insan odaklı yeni yaşam alanlarının tasarım prensiplerini belirlemek gerektiğine inanıyoruz. Bu kapsamda 2025 yılı içinde çeşitli işbirlikleri, projeler ve burs destekleri ile bilgi birikimimizi ülkemizin kalkınması için ortaya koymayı planlıyoruz” diye konuştu. 

Okumaya Devam Et

GENEL

İZODER: “Yangından pasif korunma önlemlerinin maliyeti toplam bina maliyetinin sadece binde 3’ü”

Yayınlandı

-

İnsanların topluca bulunduğu özellikle okul, hastane, otel gibi binalarda yangın çıktığı anda can ve mal kaybını mümkün olduğunca engellemek ve binadan tahliye edilmelerine zaman kazandırmak için yangın yalıtımı yapılması büyük önem taşıyor. Yangın güvenliğini sağlamak amacıyla binaların birbirini tamamlayan aktif ve pasif önlemlerin birlikte ele alınarak tasarlanması gerekiyor. Yangınlarda can güvenliği için olmazsa olmaz pasif önlemlerin başında yangın yalıtımı geliyor. İZODER Başkanı Emrullah Eruslu, yaşamın her şeyden daha değerli olduğunun altını çizerek binaları yangınlardan korumak için alınacak pasif önlemlerin maliyetinin toplam bina yapım maliyetinin sadece binde 3’ü ila binde 5’i gibi düşük bir paya denk geldiğini söyledi. 

Türkiye’de yılda yaklaşık 80 bin yangın meydana geliyor

Birçoğumuz günlük hayatta yangın çıkma olasılığını çok düşük görüyoruz. Ev ve işyerlerindeki her tür mobilya, perde, masa, koltuk gibi eşyaların tümü maalesef yanıcı özelliğe sahip. Yangınlar için gereken oksijen ise havada mevcut. Sönmemiş bir sigara, elektrik kontağı, fırın-ocak gibi ısı kaynakları, yangının başlamasına neden olabilir. Yanıcı olan eşyalarımızın ve oksijenin hayatın vazgeçilmez birer parçası olduğu ve yanıcı maddeleri tutuşturabilecek enerji kaynaklarını sağlayabilecek teknolojik aletlerin çevremizi sardığı göz önüne alınırsa yaşanılan mekânlarda yangın çıkma olasılığı sanıldığı gibi düşük değil. Zaten veriler de bunu destekler nitelikte. İstatistikler Türkiye’de yılda yaklaşık 80 bin yangının çıktığını gösteriyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı’nın verilerine göre; 2024 yılında sadece İstanbul’da 9 bin 610 bina yangını meydana geldi.

Yangın yalıtımı yapılarımızın yangına karşı savunma hattını oluşturuyor

Yanıcı pek çok malzemenin bulunduğu yaşam alanlarında temel hedefin; olası yangınların büyümeden durdurulması, sınırlandırılması ve insanların tahliyesi için zaman kazanılması olduğunu dile getiren İZODER-Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Emrullah Eruslu,şunları söyledi: “Yangına karşı alınacak önlemler aktif ve pasif önlemler olarak ikiye ayrılır. Yangın çıktığı anda can ve mal kaybını en az seviyede tutmak, insanların tahliyesine zaman kazandırmak için alınan önlemlere ‘pasif önlemler’ diyoruz.  Aktif önlemleri; gaz ve duman dedektörü, yağmurlama sistemi gibi yangınla birlikte devreye girmesi planlanan sistemler olarak sıralayabiliriz. Pasif önlemleri ise dış cephede yanıcı malzeme kullanılmaması, kaçış koridoru ve yangın merdivenindeki kapının 60 dakikaya kadar yangına dayanıklı olması, baca etrafındaki tesisatların yangın yalıtımlı olması gibi adımlar olarak sayabiliriz. Özetle; pasif korunma önlemleri yapılarımızın yangına karşı savunma hattını, aktif korunma önlemleri ise yapılarımızın yangına karşı hücum hattını oluşturur.”

Binaların yangına karşı dayanıklılığı için bir tespit komisyonu kurulmalı

“Bolu’da yaşadığımız ve hepimizi kahreden elim olay milat olarak kabul edilmeli ve benzer acıların yaşanmaması için gereken adımlar atılmalı” diyen İZODER Başkanı Emrullah Eruslu, açıklamalarını şu sözlerle bitirdi. “Londra’da 14 Haziran 2017’de 24 katlı bir binada yangın çıkması sonucu 72 kişi hayatını kaybetti. Bu olayın ardından alınan kararla benzer tüm binalar incelendi. Hatta risk teşkil eden bazı binalar mühürlendi. Özellikle okul, hastane, otel gibi alanlarda Bakanlık ve yerel yönetimler bir çalışma başlatmalı. Binaların yangına karşı dayanıklılığı için bir tespit komisyonu kurulmalı, gerekirse bazı binalar mühürlenerek renovasyon çalışmaları hızlıca yapılmalı. Yaşanan acı olaylardan derslerin çıkarılması ve bundan sonra bir daha böyle bir felaket yaşanmaması için gereken adımların atılması gerekiyor. Bolu’da hayatını kaybeden insanlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabırlar, yaralılara acil şifalar diliyoruz.”

Yangın Yalıtımı Nedir?

Yangının ve zararlı etkilerinin, bina içinde ve komşu binalara yayılmasını yavaşlatarak kişilerin yangın mahallinden güvenli bir şekilde tahliye edilmesine olanak sağlayan, can ve mal güvenliğini sağlayıcı yapısal önlemlere “yangın yalıtımı” denir.

Yangın Yalıtımı Neden Yapılmalı?

Doğru malzeme seçimi ve doğru uygulama ile yapılacak yangın yalıtımı;

·         Yangınlarda açığa çıkan ısı ve dumanın yayılmasını geciktirir. Böylece yangının gerçekleştiği binadaki kişiler güvenli şekilde dışarıya çıkabilmek için gerekli zamanı ve imkanı bulabilir.

·         Yangının meydana geldiği yerde ısınan gazların yükselmesi sonucu sıcaklık tavanda çok yüksek değerlere ulaşır. Dolayısıyla yangın sırasında açığa çıkan ısıyla bina çökebilir. Yangın yalıtımı, yangınlarda oluşan yüksek sıcaklık etkisi ile yapının kısmen veya tamamen çökmesini engeller.

·         Yangınlarda meydana gelen can kayıpları çoğunlukla duman nedeniyle (zehirli gaz soluma ya da karbonmonoksit zehirlenmesi) olmaktadır. Bu sebeple binalarda özellikle yangın kaçış yollarında, yanıcı olmayan ve alev damlacıkları üretmeyen, yangın esnasında zehirli gaz oluşumuna sebep vermeyen malzemelerin kullanılması önemlidir. Yangın yalıtımı; yapı içerisinde yangının dolayısıyla zehirli gazların yayılmasını geciktirerek can ve mal kayıplarının önlenmesini/azaltılmasını sağlar.

·         Yangının bina içinde ve civardaki binalara yayılmasını sınırlandırarak itfaiye görevlilerinin daha emniyetli bir şekilde yangına müdahale etmelerine olanak sağlar.

Yangın Yalıtımı Nerelere Uygulanır?

·         Binanın taşıyıcı kısımlarına

·         Güvenli tahliye amacıyla oluşturulan kaçış yollarının duvar, döşeme, tavan, kapı ve varsa pencerelerine

·         Bina içerisinde, tavan ve taban döşemesi de dahil olmak üzere her yanı belirli bir süre boyunca yangına karşı dayanıklı olması gereken bölümlere (yangın kompartımanlarına)

·         Dışarıdan yangının sıçramaması için çatı ve cephelere

·         Kazan dairesi gibi patlama riski olan yerlere

·         Duman ve ısının yayılmaması için hava kanalları vb. tesisat elemanlarına ve mekanik tesisat şaftlarına

·         Tesisatların duvar ve döşemeleri delip geçtiği bölgelere

Okumaya Devam Et

GENEL

Günümüz İnşaatında İleri Teknolojiler: Yapı Sektöründe Dijital Dönüşüm

Yayınlandı

-

Teknolojinin hızlı bir şekilde gelişmesiyle birlikte, her sektörde dijital dönüşüm süreçleri hız kazanmış durumda. İnşaat sektörü de bu dijital dönüşümden nasibini almış ve çok çeşitli ileri teknolojiler kullanılarak yapı projeleri daha verimli, güvenli ve sürdürülebilir hale getirilmiştir. Bu makalede, günümüz inşaatında kullanılan ileri teknolojiler ve bu teknolojilerin yapı sektöründe sağladığı dijital dönüşümün etkileri incelenecektir.


1. Dijital Dönüşümün İnşaat Sektöründeki Rolü

Dijital dönüşüm, geleneksel inşaat yöntemlerini değiştiren ve süreçleri daha hızlı, verimli ve hatasız hale getiren bir değişim sürecidir. Bu dönüşüm, projelerin planlanmasından başlayıp, inşaat aşamasına, ardından bakıma kadar geniş bir yelpazeye yayılmaktadır. Dijitalleşme, yalnızca zaman ve maliyet tasarrufu sağlamakla kalmaz, aynı zamanda inşaat süreçlerinin kalitesini ve güvenliğini de artırır.


2. BIM (Building Information Modeling) Teknolojisi

BIM, inşaat sektöründeki en devrimci teknolojilerden biridir. Bu teknoloji, bir yapının dijital bir modelini oluşturmayı sağlar. BIM, tüm inşaat sürecini sanal ortamda tasarlamak, simüle etmek ve optimize etmek için kullanılan bir platformdur.

  • Proje Tasarımı ve Planlaması: BIM, tasarım sürecinde projelerin detaylı 3D modellerini sunarak, herhangi bir hata veya çakışmayı önceden tespit etmeye olanak tanır.
  • Veri Paylaşımı: Projeye dahil olan tüm paydaşlar (mimarlar, mühendisler, yükleniciler vb.) bu dijital model üzerinden bilgi paylaşabilir, böylece herkesin aynı güncel verilere ulaşması sağlanır.
  • Zaman ve Maliyet Yönetimi: BIM, zaman planlamasını ve maliyet tahminlerini gerçekçi bir şekilde yaparak, projelerin bütçelerinin ve sürelerinin dışına çıkılmasını engeller.

3. İnşaatta Yapay Zeka ve Makine Öğrenimi

Yapay zeka (YZ) ve makine öğrenimi, inşaat sektöründe daha verimli süreçlerin oluşmasına yardımcı olur. Bu teknolojiler, inşaat projelerindeki veri analizlerini hızlandırır ve doğru tahminler yapılmasını sağlar.

  • Proje Yönetimi: YZ, proje yönetiminde zaman tahminleri yapabilir, riski analiz edebilir ve kaynakları optimize edebilir.
  • Görüntü Tanıma: İnşaat alanlarında güvenliği sağlamak için, yapay zeka tabanlı görüntü tanıma sistemleri kullanılarak tehlikeli durumlar hızlıca tespit edilebilir.
  • İş Gücü ve Malzeme Yönetimi: Makine öğrenimi algoritmaları, iş gücü ve malzeme taleplerini doğru bir şekilde tahmin ederek, inşaat sürecindeki aksaklıkları önler.

4. 3D Yazıcılar ve Modüler Yapılar

3D yazıcılar, inşaat sektöründe prototip üretiminden başlayarak, yapıların inşasına kadar çeşitli alanlarda kullanılmaktadır. 3D yazıcılar, yapı elemanlarını hızlı ve maliyet etkin bir şekilde üretme imkanı sunar. Bu teknoloji, ayrıca sürdürülebilir inşaat için de büyük bir fırsat yaratır.

  • Hızlı Prototip Üretimi: Tasarımların hızlı bir şekilde dijital ortamda test edilmesine ve optimize edilmesine olanak tanır.
  • Yapı Elemanlarının Üretimi: 3D yazıcılarla beton, plastik veya metal malzemeler kullanılarak yapı elemanları üretilebilir. Bu süreç, geleneksel inşaat yöntemlerine göre daha az malzeme israfı ve daha hızlı sonuçlar verir.
  • Modüler Yapılar: 3D yazıcılarla yapılan modüler yapı elemanları, inşaatın daha hızlı tamamlanmasını ve taşınabilir yapılar oluşturulmasını sağlar.

5. Drone Teknolojisi ve İnşaat Uygulamaları

Dronlar, inşaat projelerinde çok çeşitli görevlerde kullanılmaktadır. Bu teknolojinin inşaat sektörüne kazandırdığı avantajlar saymakla bitmez.

  • Arazinin İncelenmesi ve Ölçümlendirilmesi: Drone’lar, inşaat alanlarını havadan inceleyerek, yüksek doğrulukla arazinin ölçülmesini sağlar. Bu, özellikle büyük projelerde zaman tasarrufu sağlar.
  • İlerleme İzleme: İnşaat alanında yapılan çalışmaların drone’larla izlenmesi, projelerin ne aşamada olduğunu gerçek zamanlı olarak görmek ve raporlamak için kullanılır.
  • Güvenlik: Dronlar, inşaat alanlarındaki güvenlik önlemlerini takip edebilir, işçi sağlığı ve güvenliğini artırabilir.

6. İnşaatta Akıllı Teknolojiler ve IoT (Nesnelerin İnterneti)

IoT teknolojisi, inşaat sektörüne entegre edilen sensörlerle binaların sürekli izlenmesini sağlar. Bu sayede yapıların performansı hakkında gerçek zamanlı veriler elde edilir. Akıllı binalar, enerji verimliliği sağlamak, bakım gereksinimlerini izlemek ve güvenliği artırmak için IoT ile donatılabilir.

  • Enerji Yönetimi: IoT sensörleri, iç mekan sıcaklığını, ışık seviyelerini ve hava kalitesini izleyerek enerji tüketimini optimize eder.
  • Bakım İzleme: Binaların yapısal durumu, IoT sensörleri ile sürekli izlenir, böylece erken uyarı sistemleri ile bakım ihtiyacı önceden belirlenebilir.
  • Güvenlik Sistemleri: IoT, binalarda güvenlik kameraları, alarm sistemleri ve diğer güvenlik ekipmanlarını entegre eder.

7. Sonuç: Dijital Dönüşümün Geleceği

İnşaat sektöründe dijital dönüşüm, yalnızca daha verimli ve güvenli binaların inşa edilmesine olanak tanımakla kalmaz, aynı zamanda sektördeki iş süreçlerini tamamen yeniden şekillendirir. BIM, yapay zeka, 3D yazıcılar, drone’lar ve IoT gibi ileri teknolojiler, projelerin daha hızlı tamamlanmasını, daha az maliyetle gerçekleştirilmesini ve çevreye daha duyarlı olmasını sağlar. Dijitalleşmenin ilerlemesiyle birlikte, inşaat sektörü gelecekte çok daha sürdürülebilir ve teknolojik olarak entegre bir hale gelecek.

Okumaya Devam Et

Trendler