Bizimle iletişime geçin

GENEL

Yapı Güvenliğinde Yeni Yaklaşımlar: Deprem ve Doğal Afetlere Karşı Dayanıklılık

Yayınlandı

-

Dünya genelinde artan doğal afetlerin, özellikle depremlerin sayısı ve şiddeti, yapı güvenliği konusunu daha da önemli hale getirmektedir. Özellikle deprem kuşağında yer alan Türkiye gibi ülkelerde, yapı güvenliği ve doğal afetlere karşı dayanıklılık bir zorunluluktur. Depremler, sel, kasırgalar ve diğer doğal afetler, bina yapılarının dayanıklılığını test ederken, yeni teknolojiler ve mühendislik yaklaşımları bu zorluklarla başa çıkmak için geliştirilmektedir.

Deprem ve Doğal Afetlerin Yapılar Üzerindeki Etkileri

Doğal afetler, yapılar üzerinde ciddi hasarlar bırakabilecek güçlü kuvvetler uygulayabilir. Özellikle deprem gibi ani ve şiddetli doğal olaylar, binalarda çökme, duvar çatlaması, kolon ve kirişlerde kırılmalar gibi yapısal hasarlara yol açabilir. Bunun yanında, sel ve kasırgalar gibi afetler de binaların altyapılarını tehdit eder. Bu nedenle, yapı güvenliğini sağlamak için hem dayanıklı malzeme seçimi hem de mühendislik çözümlerinin kullanımı kritik önem taşır.

Depreme Dayanıklı Yapı Tasarımı

Depreme dayanıklı yapı tasarımında, yapının maruz kalacağı kuvvetlere karşı nasıl tepki vereceği öngörülür ve buna uygun olarak çeşitli teknikler uygulanır. Aşağıda depreme karşı dayanıklılığı artırmak için kullanılan bazı temel yaklaşımlar bulunmaktadır:

  1. Esnek ve Dayanıklı Malzeme Seçimi: Depreme dayanıklı yapıların tasarımında kullanılan malzemelerin elastik özelliklere sahip olması önemlidir. Çelik ve betonarme gibi malzemeler, esnek yapıları sayesinde depremin yıkıcı kuvvetlerine karşı daha dayanıklıdır. Çelik, yüksek çekme dayanıklılığı ile binaların esnekliğini artırırken, betonarme ise büyük yükleri taşıma kapasitesiyle öne çıkar.
  2. Sismik İzolatörler: Sismik izolatörler, binanın zeminle olan bağlantısını kısmen keserek deprem sırasında yapıya gelen kuvvetleri absorbe eder. Bu izolatörler, binanın salınımlarını kontrol altına alarak zarar görmesini engeller. Modern binalarda ve köprülerde yaygın olarak kullanılan bu teknoloji, binanın yıkılmasını ya da ciddi hasar görmesini önleyebilir.
  3. Deprem Şok Emici Sistemler: Şok emici sistemler, deprem dalgalarının binaya ilettiği enerjiyi emerek yapının daha az hasar almasını sağlar. Bu sistemler, bina içinde stratejik olarak yerleştirilen damperler veya yaylar şeklinde uygulanır. Özellikle yüksek binalarda bu tür sistemler, yapının sallanmasını kontrol altına alır ve depremin yıkıcı etkilerini azaltır.
  4. Çelik Çerçeve Sistemleri: Çelik çerçeve sistemleri, depreme karşı dayanıklılık açısından önemli bir mimari çözümdür. Çelik kolonlar ve kirişlerle oluşturulan bu sistemler, yapının hem dikey hem de yatay yükleri karşılamasına olanak tanır. Çelik, esnekliği ve dayanıklılığı sayesinde depremin oluşturduğu titreşimleri absorbe ederek yapıyı korur.
  5. Yüksek Teknoloji Sensörler ve İzleme Sistemleri: Binaların yapısal bütünlüğünü korumak için sismik aktiviteyi izleyen ve hasar tespit eden sensörler kullanılmaktadır. Bu sensörler, binada meydana gelen küçük hareketleri dahi algılayarak, potansiyel hasarları önceden tespit edebilir ve acil müdahaleler yapılmasını sağlayabilir.

Doğal Afetlere Karşı Altyapı Güvenliği

Doğal afetlere karşı dayanıklı yapıların inşası kadar, altyapı güvenliği de büyük önem taşır. Altyapının güçlendirilmesi, özellikle sel, toprak kayması ve kasırga gibi doğal afetlerde binanın korunmasına yardımcı olur.

  1. Su Geçirmez Temel ve Duvar Sistemleri: Sel riski taşıyan bölgelerde, binaların temelleri ve dış duvarları su geçirmez malzemelerle güçlendirilmelidir. Bu, suyun binaya sızmasını önleyerek su hasarını minimize eder. Su yalıtımı, binanın dayanıklılığını artırarak, sel sonrası oluşabilecek küflenme ve çürüme gibi sorunları önler.
  2. Drenaj Sistemlerinin Güçlendirilmesi: Sel ve taşkın riskine karşı binalarda kullanılan drenaj sistemlerinin yeterli kapasitede olması gerekir. İyi planlanmış bir drenaj sistemi, aşırı yağışlarda suyun binadan uzaklaştırılmasını sağlar ve su baskınlarını önler.
  3. Yamaç Güvenliği ve Toprak Kayması Önlemleri: Yüksek eğimli bölgelerde inşa edilen binalar için toprak kayması riski bulunmaktadır. Bu tür alanlarda istinat duvarları, drenaj sistemleri ve bitkilendirme gibi çözümler, toprak kaymasını engelleyerek binanın güvenliğini sağlar.

Yeni Mühendislik Yaklaşımları ve Teknolojik Gelişmeler

  1. Akıllı Beton: Akıllı beton, içinde yer alan fiber optik sensörler sayesinde binanın yapısal durumunu sürekli izleyebilen bir malzemedir. Bu malzeme, binada meydana gelen küçük çatlakları ya da hasarları tespit ederek, onarım süreçlerinin daha erken başlamasına olanak tanır.
  2. Nanoteknoloji ile Güçlendirilmiş Malzemeler: Nanoteknoloji, yapı malzemelerinin dayanıklılığını artırmak için kullanılmaktadır. Nanoparçacıklarla güçlendirilmiş çimento ve beton, hem daha dayanıklı hem de hafif yapılar sunar. Bu malzemeler, depreme ve diğer doğal afetlere karşı daha dirençli yapılar oluşturur.
  3. Modüler Yapılar: Modüler yapı teknolojisi, binaların prefabrike bölümler halinde üretilip sahada birleştirilmesini sağlar. Bu teknoloji, doğal afetlere dayanıklı yapıların hızlı ve ekonomik bir şekilde inşa edilmesine olanak tanır. Modüler yapılar, depreme dayanıklı çelik çerçevelerle güçlendirilerek kullanılabilir.
  4. Yapay Zeka ve Simülasyon Teknolojileri: Yapay zeka (AI) ve simülasyon teknolojileri, binaların deprem ve diğer doğal afetler karşısında nasıl tepki vereceğini önceden test edebilir. Bu simülasyonlar, mühendislerin yapıyı daha dayanıklı hale getirecek tasarım değişiklikleri yapmalarına yardımcı olur. Aynı zamanda, AI tabanlı sistemler bina kullanımını izleyerek, bakım ve onarım gerektiren alanları belirleyebilir.
  5. Yeşil Altyapı: Doğal afetlere karşı direnci artıran yeşil altyapı çözümleri, hem çevre dostu hem de etkili sonuçlar sunar. Yeşil çatılar, yağmur bahçeleri ve geçirgen kaldırım sistemleri, su yönetimini iyileştirerek sel riskini azaltabilir. Aynı zamanda, bu sistemler binaların enerji verimliliğini de artırır.

Türkiye’de Kentsel Dönüşüm ve Yapı Güvenliği

Türkiye, deprem riskinin yüksek olduğu bir bölgede yer almaktadır. Bu nedenle, kentsel dönüşüm projeleri, eski ve riskli yapıların yenilenmesi açısından büyük bir fırsat sunmaktadır. Kentsel dönüşüm projelerinde, modern yapı güvenliği standartları ve doğal afetlere karşı dayanıklı tasarım kriterleri benimsenmektedir.

  1. Kentsel Dönüşüm Kanunu ve Standartlar: Türkiye’de 2012 yılında yürürlüğe giren Kentsel Dönüşüm Kanunu, afet riski taşıyan binaların yenilenmesini hedeflemektedir. Bu süreçte, binalar depreme dayanıklı malzemeler ve teknolojiler kullanılarak inşa edilmektedir.
  2. Yerel ve Ulusal Deprem Yönetmelikleri: Türkiye’de binaların depreme dayanıklı inşası için Deprem Yönetmeliği bulunmaktadır. Bu yönetmelik, bina tasarımından malzeme seçimine kadar birçok alanda standartlar getirmekte ve yapı güvenliğini artırmaktadır.

Doğal afetlerin etkilerini azaltmak ve yapı güvenliğini sağlamak için geliştirilen yeni teknolojiler ve mühendislik çözümleri, inşaat sektöründe büyük bir dönüşüm yaratmaktadır. Depreme dayanıklı yapılar, sismik izolatörler, akıllı malzemeler ve gelişmiş simülasyon teknolojileri, yapıların daha güvenli olmasını sağlamaktadır. Özellikle deprem kuşağında yer alan ülkeler için bu yeni yaklaşımlar, can ve mal kaybını en aza indirmek için kritik bir öneme sahiptir. Yapı güvenliğinde gelecekte daha da gelişecek bu çözümler, hem insan yaşamını koruyacak hem de ekonomik kayıpları azaltacaktır.

Okumaya Devam Et
Yorum Yapmak İçin Tıkla

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

GENEL

Polisan Holding 60 Yaşında!

Yayınlandı

-

Polisan Holding, kurucusu Necmettin Bitlis’in attığı sağlam temeller ve güçlü vizyonla 60. yılını kutluyor. Kimya, boya, liman işletmeciliği ve gayrimenkul sektörlerindeki faaliyetleriyle ülke ekonomisine önemli katkılar sağlayan Polisan Holding, yarım asrı aşan bu yolculuğunda güçlü iş birlikleri ve inovatif çözümlerle adını geleceğe taşırken 60. yılına özel reklam filmini dijital mecralarda yayınladı.

Poliport, Polisan Kimya, Polisan Yapıkim, Polisan Hellas gibi sektöründe öncü şirketleri bünyesinde bulunduran Polisan Holding, Polisan Kansai Boya ve Rohm and Haas ile olan güçlü ortaklıklarıyla 60. yılını kutluyor. “60 Yıllık Değer” temasıyla hazırlanan reklam filmi, Polisan Holding’in altmış yıllık başarı dolu hikayesini, tecrübesini ve kurduğu güçlü iş birliklerini vurgularken; 60. yıl için özel tasarlanan logo da bu anlamlı yolculuğa eşlik ediyor.

Polisan Holding CEO’su Cantekin Dinçerler: “60 yıllık bu mirasa sahip olmak bizler için büyük bir gurur kaynağı”

Polisan Holding CEO’su Cantekin Dinçerler, 60. yıl değerlendirmesinde şu ifadeleri kullandı: “Polisan Holding’in 60 yıllık tarihi, yalnızca bir büyüme hikayesi değil, aynı zamanda sektöre yön veren yenilikçi ve yerli çözümlerin doğuşuna tanıklık eden bir başarı öyküsüdür. Bu süreçte birçok ilke imza atarak ülke ekonomisine büyük katkılarda bulundu. Bu mirası bizlere kazandıran, vizyonuyla yolumuzu açan kıymetli kurucumuz rahmetli Necmettin Bitlis’e ve 60 yılda bu büyük başarıya emek veren, katkıda bulunan, şu an aramızda olan ya da olmayan herkese, teşekkür ediyor, minnetlerimizi sunuyorum. 60 yıllık bu değerli mirasa sahip olmak, bizler için büyük bir gurur kaynağı. Polisan Holding olarak köklü geçmişimiz ve sürekli gelişim arzusu sayesinde yerli ve milli markalarımızla sektörde öncü olmayı sürdürerek, bu başarı dolu yolculuğu daha da ileriye taşıyacağız.

Okumaya Devam Et

GENEL

Şebeke Suyunu Yönetirken ve Kullanırken Bunlara Dikkat!

Yayınlandı

-

Yaşam alanlarında kişisel bakım ve temizlik amacıyla kullandığımız şebeke suyunu içmek bizleri endişelendiriyor. Ancak uzmanlar, şebeke suyunun kalitesini yalnızca içerken değil, kullanırken de sorgulamamız gerektiğini söylüyor.

“Musluktan akan su temizdir, algısı yanlıştır” diyen Ekomaxi Yönetim Kurulu Başkanı Osman Yağız, şebeke suyunun güvenliği konusunda vatandaşları ve belediyeleri uyararak, güvenli su yönetimi için yapılması gerekenleri paylaştı.

Musluk suyu, günlük hayatımızın olmazsa olmazları arasında yer alıyor. Evlerde, okullarda, hastanelerde,  işyerlerinde ve daha birçok yaşam alanında kişisel bakım ve temizlik amacıyla kullanılan hatta birçok ilimizde içme suyu olarak da tüketilen şebeke suyunun kalitesi, insan sağlığı açısından kritik önem taşıyor.

Ekomaxi Yönetim Kurulu Başkanı Osman Yağız, şebeke suyunun güvenliği konusunda vatandaşları ve belediyeleri uyararak, güvenli su yönetimi için yapılması gerekenleri paylaştı:

“Musluktan akan su temizdir, algısı yanlıştır”

“Musluktan akan su temizdir, algısı yanlıştır. Musluktan akan suyun kalitesini etkileyen bazı önemli unsurlar vardır. Bu unsurlar; belediyeler tarafından suyun depolandığı tesisler, şehirlerdeki su boruları, binalardaki su tesisatı ve su depolarıdır.

Suyu, depolama ve taşıma yöntemlerine dikkat!

Su, yaşam alanlarına ulaşmadan önce belediyeler tarafından tedarik edilip, depolanıyor. Şebeke suyunu depolama tesislerinde yaygın olarak kullanılan betonarme depolarda muhafaza etmek yüksek risk taşıyor.  Çünkü betonarme depolarda zamanla oksitlenme oluşabiliyor. Depoda oluşan bu deformasyon ise suyun kimyasal yapısını bozuyor. İçme ve kullanma suyunun güvenli bir şekilde depolanması, suyun depolandıktan sonra kalitesinin bozulmaması ve insan sağlığını tehdit edebilecek mikroorganizmalar oluşturmayacak şekilde muhafaza edilmesi için GRP modüler su deposu sistemini tercih etmek kritik önem taşıyor. Avrupa’da oldukça yaygın olan bu sistemler, suyu, kalitesini bozmadan uzun yıllar güvenli bir şekilde muhafaza ediyor. Yüksek mühendislik malzemesi olarak tanımlanan ve SMC olarak adlandırılan ‘cam elyaf takviyeli kompozit malzeme’ ile üretilen GRP su depoları, geleneksel sistemlerden farklı olarak, aşırı sıcak ve aşırı soğuk dış ortam şartlarından etkilenmiyor. GRP panellerin pürüzsüz yüzey yapısı ve cam elyaf içeriği nedeniyle UV ışınlarının geçirgenliği sıfıra yakın olduğu için su içerisinde; yosun, mantar, bakteri oluşmuyor. 

Su depolama tesislerinin yanı sıra şehirlerdeki su borularına da dikkat etmek gerekiyor. Çünkü suyu, belediyelerin depolama tesislerinden binalara taşıyan borular da suyun kalitesinde önemli rol oynuyor. Borularda zamanla meydana gelen pas ve sızıntılar, şebeke suyunun kalitesini bozuyor. Bu durumun kontrolü ve düzeltilmesi noktasında da belediyelere büyük sorumluluklar düşüyor.

Su, borular vasıtasıyla binalara ulaştıktan sonra da kirletici unsurlar bulunuyor. Binalardaki su tesisatı ve betonarme depolama yöntemleri de en büyük kirletici sınıfında yer alıyor.

Binalarda da belediyelerin depolama tesislerinde olduğu gibi GRP su depoları tercih etmek ve su tesisatının bakımını yaptırmak gerekiyor. Bu konuda da ev sahiplerine, site yönetimlerine ve işletmelere önemli sorumluluklar düşüyor. 

Su yönetiminde bu hususlara hassasiyet gösterdiğimiz taktirde musluk suyunu güvenle kullanabilir, hatta içebilirsiniz.”dedi.

Osman Yağız,  konuşmasında her GRP su deposunun aynı kalite ve standartlarda üretilmediğinin, marka tercihi yapılırken sistemin, ulusal ve uluslararası standartlara uygunluğuna dikkat edilmesi gerektiğinin de altını çizdi:

WRAS tarafından tescillenmeli

“GRP su deposu tercihinde dünyada içme suyu kalitesinin ölçüm ve kontrol standartlarını belirleyen WRAS (Water Regulations Advisory Scheme) belgesi önemli bir satın alma kriteridir.  Ancak tercih aşamasında ürünün hangi derecelendirme sınıfı ile belgelendirildiğine dikkat edilmesi gerekiyor. Türkiye’de kullanılan bazı GRP panellerde depolanan su, 23 0C’ye kadar sağlıklı kalabiliyor. Biz Ekomaxi olarak,  üretimde yakaladığımız yüksek standartlar ile yurt içinde bu oranı 27 0C daha arttırarak 50 0C’ye çıkarabilen tek firma olma unvanını taşıyoruz. WRAS belgesi ve bu kapsamda GRP panelin sunduğu sıcaklık değeri, önemli bir satın alma kriteri olarak kabul ediliyor.” diyerek sözlerini tamamladı.

Okumaya Devam Et

GENEL

Legrand Türkiye Grubu, A-Tech Akıllı Bina Teknolojileri Fuarı’na Katıldı

Yayınlandı

-

Bina, elektrik ve dijital altyapılar için geliştirdiği ürün ve sistemler konusunda uzman olan Legrand Türkiye Grubu, 2-5 Ekim tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde gerçekleştirilen A-Tech Akıllı Bina Teknolojileri Fuarı’na katıldı. Bu yıl 7. kez düzenlenen A-Tech 2024 Akıllı Bina Teknolojileri, Elektrik, Aydınlatma ve Elektronik Fuarı, akıllı bina teknolojileri ve elektrik sistemleri alanındaki en son yenilikleri sergilemek üzere sektördeki profesyonelleri bir araya getirdi.

Legrand Türkiye Grubu, İstanbul Fuar Merkezi’nde gerçekleştirilen A-Tech Akıllı Bina Teknolojileri Fuarı’na katıldı. Legrand Türkiye Grubu, ev otomasyon sistemlerinden alçak gerilim dağıtım ve koruma ürünlerine, anahtar priz ve çalışma ortamı çözümlerinden aydınlatma kontrol sistemleri ve UPS-kesintisiz güç kaynaklarına ürün ve sistemlerini, sektör profesyonellerinin ve fuar ziyaretçilerinin beğenisine sundu. Özellikle son kullanıcıya yönelik IoT çözümlerimiz ve kablolu/kablosuz otomasyon sistemlerimiz, akıllı bina projelerinde dijital altyapı ve verimliliği artıran özellikleriyle öne çıktı. Ziyaretçiler, stantta yer alan bu çözümleri yakından inceleyerek, uzmanlardan teknik detaylar hakkında bilgi aldı.

Fuar ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Legrand Türkiye Grubu CMO’su Gül Sevinç Selçuk, “A-Tech Fuarı, sektördeki profesyonellerle bir araya gelmek ve inovatif çözümlerimizi paylaşmak adına bizler için önemli bir platform oldu. Özellikle sürdürülebilirlik ve enerji verimliliğine odaklanan ürünlerimiz, ziyaretçilerden büyük ilgi gördü. Bunun yanı sıra, sürdürülebilirlik için çalışan bir firma olarak değerlerimizi ve kurumsal sosyal sorumluluk taahhütlerimizi, aynı zamanda genç profesyonellere fırsatlar sunan Genç Kurul gibi inisiyatiflerimizi tanıtma fırsatı bulduk. Akıllı bina teknolojilerinde sunduğumuz çözümlerle, geleceğin sürdürülebilir yaşam alanlarına katkı sağlamaktan gurur duyuyoruz.” açıklamalarında bulundu.

Okumaya Devam Et

Trendler

Kitap


Kapanma Süresi 20Saniye