Bizimle iletişime geçin

GENEL

Doğadan Hayata Köprü Buluşmaları’nda “herkesin buluşma noktası mutfak” ele alındı

Yayınlandı

-

Kastamonu Entegre’nin mimarlık ve yapı sektörünün temsilcilerini bir araya getirdiği geleneksel etkinlik serisi Doğadan Hayata Köprü Buluşmaları’nda yılın ilk oturumu “Buluşma Noktası: Mutfak” temasıyla gerçekleşti. Mimar Yelin Türer Evcen ile yazar ve yemek kültürü uzmanı Güzin Yalın’ın konuşmacı olarak yer aldığı etkinlikte mutfak, antropolojiden gastronomiye, tasarımdan mimariye kadar pek çok alanda ele alındı.  

Ahşap bazlı panel sektörünün global markası Kastamonu Entegre, KEAS Konsept Stüdyo’da Yapı Kataloğu moderatörlüğünde düzenlediği Doğadan Hayata Köprü Buluşmaları’nın sekizinci oturumunda mimar Yelin Türer Evcen ile yazar ve yemek kültürü uzmanı Güzin Yalın’ı konuk etti. Mimarlık öğrencileri, mimarlık ve tasarım sektöründen dinleyicilerin katılımıyla gerçekleşen söyleşide “Buluşma Noktası: Mutfak” konusu ele alındı.  

Mutfak tasarımında estetik ve fonksiyonelliği bir araya getiren yaklaşımlar ile yemek kültürünün mimari ile buluşmasının detaylı şekilde ele alındığı buluşmada Yelin Türer Evcen ve Güzin Yalın tarih boyunca insanın mutfakla kurduğu ilişkiyi mitolojiden mimariye kadar pek çok alandan örneklerle açıkladılar. Beslenme, beslenme alışkanlıkları, beslenmeden pişirmeye giden yol ve tarihte beslenme için kullanılan mekânlarla başlayan söyleşi mutfak ekolleri, mutfak tasarımının geçmişten bugüne değişimi gibi konularla devam etti.

İnsanlığın ilk mutfağı mağaradır

Yemek kültürü uzmanı Güzin Yalın, derslerinde öğrencilerine Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşini sorduğunu, en alt basamak için öğrencilerin genelde beslenme cevabını verdiğini belirterek şunları söyledi: “Hiyerarşide en altta barınma ihtiyacı var aslında. Gerçekten de yaşayabilmeniz için önce kendinizi dışarıdaki tehlikelerden koruyacak bir mekâna ihtiyacınız var. Mekânı bulduğumuzda orada beslenme ihtiyaçlarımızı da gidermeye başlıyoruz. Beslenme ihtiyacının giderilmesi burayı gastronomik açıdan mutfağa en çok yaklaştıran nokta oluyor. Bu açıdan baktığımızda da insanlığın ilk mutfağı mağaradır diyebiliriz. Tabii ki mekânların ayrılması gibi durumlar söz konusu değil o dönemde. Tek mekânda hem barınıp hem de besleniyorsunuz”

Ateşin insanlık tarihi açısından önemli bir devrim olduğunu belirterek sözlerine devam Yalın, “Ateş insanlar açısından tehlikelerden korunmak, ısınmak ve etrafı aydınlatmak için önemli bir misyon üstleniyordu. Daha sonra insanların ateşin pişirme işlevini keşfetmesi, beslenme açısından önemli bir ilerlemeyi de beraberinde getiriyor. Ateşin taşınması, etrafının çevrilerek mağarada korunaklı bir alanda yer alması gibi gelişmeler çok sonrasında gerçekleşiyor. İlk uygulamalarda ateş nerede yanıyorsa onun etrafında toplanma süreci var. İnsanlar mağarada ateş yakma ya da ateşi mağaraya taşıma evresine geçtiklerinde ise dumanın içeriden çıkmaması nedeniyle çeşitli sorunlar yaşanıyor. Bu durum da ilkel anlamda ilk bacanın inşa edilmesini sağlıyor. Bacanın olması mağaranın içindeki o bölgenin mutfak olarak kullanılmasına giden yolu açıyor” diye konuştu.

Mutfakta coğrafya kader

Mutfakla ilgili her şeyi coğrafyanın belirlediğinin altını çizen Yalın, “Yemekten pişirme tekniklerine, mutfağın tasarımından kullanılan malzemeye kadar pek çok şeyi o bölgenin iklimi, coğrafyası belirliyor. Yemeğin içinde kullanılan malzeme kadar yemeğin yapıldığı yer yani mutfak, yemeği yapan kişiler, yemeğin yapıldığı alanın yemeği yiyen kişilere yani soylulara, saraylılara mesafesi de önemli bir konu. Örneğin Roma’da bugünkü endüstriyel mutfaklara benzeyen, herkesin gelip yemeklerini pişirdiği ortak mutfaklar var. Amerika’nın kolonyal dönemine baktığımızda da yine mutfağın dışarıda ve uzakta olduğunu görüyoruz çünkü buralarda yemekler köleler tarafından yapılıyor” dedi.

Kentleşmeyle beraber yaşam tarzının mekânları belirlediği dönemi geride bıraktık

Mekân tasarımlarının insanların yaşam tarzı doğrultusunda şekillendiğini belirten mimar Yelin Türer Evcen ise, “Artık insanlar şehirlerde toplanmış durumda ve konut üretimi kişiselden kitlesele kaydı. Bu durum da insanların yaşam tarzına uygun mekânlarda yaşaması yerine mekânların tasarımına uyum sağlamayı beraberinde getirdi. İnsanlar metrekarelerin küçüldüğü yaşam alanlarında yaşamak zorundalar artık. Açıkçası bu metrekareler ve bu mutfak tasarımları mutfağımızın geleneksel yeme, içme, pişirme süreçlerini karşılayacak bir noktada değil. Binlerce insanın içerisinde yaşayacağı bir konut projesi tasarlarken bireysel mutfak alışkanlıklarına ve beklentilere bakma şansınız çok fazla olmuyor. Kitlenin ortak alışkanlıklarını düşünerek tasarlıyorsunuz mutfağı ve bir ortak fayda yakalamaya çalışıyorsunuz” dedi.  

Mutfağın evin saklı köşesiyken modern yaklaşımlarla birlikte yaşam alanlarıyla bütünleştiğine değinen Evcen şunları söyledi: “Eskiden mutfak evin en ucunda, çok fazla yabancının, misafirin görmeyeceği bir noktada yer alırdı. Bunun ana sebebi, mutfağın dağınıklığı ve dışarıdan gelen insanlara gösterilmemesi durumuydu. Teknolojinin gelişmesi ve metrekare sıkıntıları nedeniyle şimdilerde mutfağın yaşam alanının merkezine yerleştiğini görüyoruz. Eski dönemlerde mutfakta birilerinin insanlar için çalıştığı daha geleneksel ve geniş aile yapılarından daha modern çekirdek aile yapısına geçiş yapıldı. Şehrin yoğun yaşamını, küçülen metrekareleri de düşündüğümüzde, açık mutfak daha pratik hale gelmeye başladı insanlar için.”

İnsanların tarih boyunca mutfakta çeşitli tasarımlar denediğini belirten Evcen, sözlerini şöyle tamamladı: “Ortaçağ mutfaklarından bugüne insanlar tarih boyunca mutfak tasarımında çeşitli uygulamalar denediler. 1900’lü yılların ilk yarısında işçi sınıfının ihtiyaçları doğrultusunda tasarlanan daha sonraları ise kadını fabrika bandı çalışanı gibi gördüğü eleştirilerine uğrayan Frankfurt Mutfağı, beyaz rengin hakimiyetinin belirgin olduğu ve mutfağı biraz daha geniş bir yaşam alanı olarak ele alan İsveç Mutfağı bu örneklerden bazıları. Günümüze doğru geldiğimizde mutfağın artık daha renkli, daha ferah bir hal aldığını görüyoruz. Beyaz eşya kavramı bile renklenen mutfak eşyaları nedeniyle değişiyor artık. Bu değişim ve dönüşüme ayak uydurmak için yeni yaklaşımları, değişen insan ihtiyaçlarını derinlemesine analiz ediyor, insanların keyifle yaşayacağı alanlar tasarlamak için çalışıyoruz.”  

KEAS Konsept Stüdyo’da gerçekleşen Doğadan Hayata Köprü Buluşmaları, yeni konu ve konukları yapı ve mimarlık sektörüyle buluşturmaya devam edecek.

Okumaya Devam Et
Yorum Yapmak İçin Tıkla

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

GENEL

Şişecam RE+ Fuarı’nda Güneş Enerjisi Camlarını Sergiledi

Yayınlandı

-

Düz Cam faaliyet alanında dünyanın en büyük beş global üreticisi arasında yer alan Şişecam, 9-12 Eylül 2024 tarihleri arasında RE+ Fuarı’na katıldı. Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan Anaheim Convention Center’da düzenlenen

RE+ Fuarı’nda Şişecam, güneş enerjisi camlarını ve ürün çeşitlerini sergiledi.

13.09.2024 – Camın tüm temel alanlarında faaliyet gösteren tek global oyuncu olan Şişecam, Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan Anaheim Convention Center’da düzenlenen RE+ Fuarı’nda ürünlerini tanıttı. Şişecam, sektör profesyonellerinin bir araya geldiği fuarda, güneş enerjisi sektörü için Sandy ve Prisma desenleriyle ürettiği ve fotovoltaik modüllerde kullanılan güneş enerjisi camlarını sergiledi. Şişecam ayrıca standında güneş enerjisi camlarıyla ilgili yeni teknolojiler ve trendler hakkında ziyaretçileri bilgilendirdi.

Şişecam’ın, ürün gamında yer alan güneş enerjisi camlarının yüzeylerine uygulanan özel Anti-Reflektif kaplama, geçirgenliği artırırken ışık yansımalarını en aza indiriyor. Bu da güneş panellerinde performans artışı ve yüksek verimlilik sağlıyor. Ayrıca güneş paneli camlarının temperlenmesi mukavemeti artırıyor ve güneş panellerini çevresel koşullara karşı koruyor.

Okumaya Devam Et

GENEL

Serge Ferrari, Avrupa turnesinin startını İstanbul’da verdi

Yayınlandı

-

15 ülkede güneş koruma çözümlerini tanıtıyor

Güneş koruma ürünlerini Avrupa’ya tanıtmak için Soltis Tour organizasyonuna imza atan Serge Ferrari Group, başlangıç etkinliğini 9-10 Eylül tarihlerinde Hilton Bosphorus Otel’de gerçekleştirdi. 2025 yılına kadar sürmesi planlanan Soltis Tour kapsamında Serge Ferrari Group, iki tırla birlikte 15 ülke ve 60 farklı noktada güneş koruma çözümlerini sergileyecek.

Esnek kompozit malzeme teknolojisinde dünyanın önde gelen markalarından olan Serge Ferrari Group, ilkini 2023 yılında gerçekleştirdiği Soltis Tour’un ikincisini İstanbul’da başlattı. İlk kez Türkiye’nin ev sahipliği yaptığı Soltis Tour etkinliği çerçevesinde; Serge Ferrari tırlarının kapıları, 9-10 Eylül’de Hilton Bosphorus Otel’de açtı. Etkinlikte Serge Ferrari ürünlerinin kullanıldığı, İstanbul Uluslararası Finans Merkezi’nin simgeleri haline gelen Ziraat Bankası ve Vakıf Bank genel merkezlerinin vaka analizleri yapıldı. 

Üç farklı konsept bir arada

Serge Ferrari, büyük ölçekli Avrupa tanıtım turunda daha gelişmiş bir deneyim sunmak için bu yıl iki tır kullanıyor. Tırlardan biri markanın yeniliklerini ve teknik performansını sergileyen üç farklı konsept sunuyor. “Dönüşüm” konseptinde kumaş üretiminde daha fazla geri dönüştürülmüş malzeme kullanılmasına yer veriliyor. “Dış Mekan Güneş Kontrol Deneyimleri” konsepti ise kumaşların direnç, akustik ve şeffaflık gibi kıstaslar üzerinde performanslarının test edilmesine olanak tanıyor. Bir diğer konsept “İç Mekan Güneş Kontrol Deneyimleri”nde markanın yeni iç mekan güneş kontrol sisteminin de ilk tanıtımı yapıldı. Kullanılacak ikinci tır ise Serge Ferrari Group’un partner markalarına ev sahipliği yapıyor. 

Ziraat Bankası ve VakıfBank’ın tasarım keşfine çıkıldı

Soltis Tour etkinliği kapsamında, Serge Ferrari ürünlerinin kullanıldığı Ziraat Bankası ve VakıfBank genel merkezlerinin vaka analizleri gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü ArcheThink kurucusu Selin Uysal’ın üstlendiği etkinlik çerçevesinde; 9 Eylül’de, Aukett Swanke Genel Müdürü Burcu Şenparlak, VakıfBank Genel Merkezi’nde bir vaka analizi konuşması yaparak, yapının iç mimari prensiplerini ve tasarım süreçlerini paylaştı. 

10 Eylül’de ise Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü’nde, A Tasarım Mimarlık Kurucu Başkanı Ali Osman Öztürk ve A Tasarım Mimarlık Başkan Yardımcısı Levent Çiftçi’nin katılımıyla ikinci vaka analizi” etkinliği düzenlendi. Etkinlikte, binanın gün ışığı ile olan ilişkisi ve çalışan konforu odaklı kontrol mekanizmaları anlatıldı. Ayrıca, mimari tasarımın yeşili ve peyzajı iç mekanlara nasıl taşıdığına, doğa ile insan arasında kurulan bu bağın çalışma alanlarında yarattığı pozitif etkilere dikkat çekildi. Bu vaka analizlerinde, her iki merkezin yalnızca birer iş yeri olarak değil, aynı zamanda yaşam alanı olarak tasarlandığına vurgu yapıldı. Nefes alma ve sosyalleşme alanlarının detaylıca ele alındığı bu örnekler, modern mimarinin iş yerlerine kattığı yenilikleri ve çalışan odaklı tasarımın değerini gözler önüne serdi.

Katılımcılar tarafından ilgi gören Soltis Tour; Eylül 2024’ten Şubat 2025’e kadar 15 ülke ve 60 farklı noktada düzenlenecek. Bir önceki edisyonunda 3.000’den fazla profesyonel katılımcıya ev sahipliği yapan tur, bu kez 9.000’den fazla montajcı, üretici, mimar ve meslek profesyoneli ile bir araya gelmeyi hedefliyor. 

Okumaya Devam Et

GENEL

İZODER TESİSAT YALITIMININ ÖNEMİNE DİKKAT ÇEKİYOR

Yayınlandı

-

Enerji kayıplarını önleyen tesisat yalıtımı sanayinin rekabet gücünü artırıyor

Enerji maliyetlerinin azaltılmasında tesisat yalıtımının önemli rol oynadığını biliyor muydunuz? Yalıtım, yaygın olarak dış cephelerde uygulansa da binalardaki tesisatlara da yalıtım yapılması ısıtma ve soğutma için harcanan enerjiden önemli oranda tasarruf edilmesini sağlıyor. Konu hakkında bir açıklama yapan İZODER Başkanı Emrullah Eruslu, “Tesisat yalıtımı ekonomik avantajları kadar sürdürülebilirlik açısından da kritik önem taşıyor” dedi.

Tesisat yalıtımı; içinden akışkan geçen borular, vanalar, havalandırma amaçlı kullanılan kanallar, tanklar, kazanlar, vb. tesisat elemanlarına ve kazan daireleri gibi tesisat elemanlarının bulunduğu mekanik odalarda ısı, ses ve yangın yalıtımı yapılması anlamına geliyor. Endüstriyel proseslerde ve binalarda ısıtma veya soğutma için harcanan enerjiden tasarruf edilmesinde büyük rol oynayan tesisat yalıtımı sayesinde enerji tüketimi ile birlikte atmosfere yayılan sera gazı miktarı da azalıyor. Bu noktada küresel ısınma ve iklim değişikliği ile mücadelede de tesisat yalıtımı önemli bir araç rolü üstleniyor.

Tesisat yalıtımı, endüstriyel tesislerin sürdürülebilirliğinde önemli bir adım

Tesisat yalıtımının ekonomik avantajları kadar sürdürülebilirlik açısından da dikkate değer katkılar sunduğunu dile getiren İZODER-Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Emrullah Eruslu, “Ülkemizde nihai enerji tüketiminin sektörel dağılımı incelendiğinde yüzde 33 ile sanayi sektörünün binalar ile birlikte başı çektiği görülüyor. Sanayide enerji tüketiminin ağırlıklı kısmı proses ve alan ısıtması veya soğutmasında kullanılıyor. Endüstriyel proseslerde yapılacak olan ısı yalıtımı uygulamaları, sağlamış oldukları enerji verimliliği ile kendini çok kısa sürede geri ödüyor. Öte yandan Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM), uluslararası ticaret arenasında rekabetçi olmak isteyen tüm sanayi tesislerinin enerji verimliliği projelerini hayata geçirmeye ve karbon ayak izlerini azaltmaya teşvik ediyor. Dolayısıyla endüstriyel tesislerde yapılacak tesisat yalıtımı uygulamaları sağladıkları enerji verimliliği ve sera gazı salımlarındaki azalma ile sürdürülebilirlik anlamında öne çıkıyor. Hayata geçirilecek olan tesisat yalıtımı uygulamaları; üretim maliyetlerindeki enerji yükünü azaltırken uluslararası pazarlarda daha rekabetçi çözümler sunulması ile mali sürdürülebilirliğe de önemli kazanımlar getirebiliyor. Yalıtım uygulamaları ile düşük karbonlu ve enerji verimli üretime geçmemiz coğrafi yakınlık avantajı ile ülkemizin AB ülkelerine olan ihracatının artmasına da olanak sağlayabilir” dedi.

Tesisat yalıtımı bazı iş kazalarının minimize edilmesini sağlayabilir

Tesisat yalıtımının bazı iş kazalarından korunmada da etkin rol oynadığını söyleyen İZODER Başkanı Emrullah Eruslu, açıklamalarına şöyle devam etti; “Endüstriyel proseslerde tesisat elemanlarında farklı sıcaklıklarda sıcak veya soğuk su, kızgın buhar, kızgın yağ, süt vb. birçok akışkan taşınabiliyor. Sıcak su, kızgın buhar veya kızgın yağ taşınan hatlarda yüzey sıcaklıkları çok yüksek oluyor. Çalışanların istemsiz veya kazara söz konusu tesisat elemanlarına temas etmeleri durumunda meydana gelecek iş kazalarına karşı tesisat yalıtımı yapılıp, yüzeyin makul sıcaklıklara getirilmesi işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından şart. Ayrıca düşük sıcaklıklarda akışkanların taşındığı hatlarda da yalıtım yaparak yoğuşmanın ve tesisatın ömrünün korozyonla azalmasının önlenmesi mümkün. Bu noktada tüm tesisat elemanlarına mutlaka yalıtım yapılması gerekiyor.”

Isı, su, ses, tesisat ve yangın yalıtımının tek tek ya da birlikte ele alındığında, binanın ve tesisatın ömrüne de önemli katkılar sunduğuna değinen Emrullah Eruslu, açıklamalarını şu sözlerle bitirdi: “Tesisatlarımız vücudumuzdaki damarlar gibi binalarda tüm alanlara dağılıyor. Bu yolla yaşamımız ve konforumuz için gerekli temiz ve şartlandırılmış hava, ısı gibi tüm unsurların taşınması sağlanıyor. Bu çerçevede gürültü ve yangının zararlı etkilerinin tesisatlar vasıtasıyla yayılmaması için yalıtım tedbirlerinin alınması gerekiyor. Bir binada tesisata ısı yalıtımı ile birlikte ses yalıtımı da yaptırılırsa binalarda gürültü azalır ve böylece konfor artmış olur. Tesisat boruları, havalandırma kanalları, elektrik kablolarının şaftları gibi olası bir yangın durumunda en riskli noktaları oluşturan yerlerde yangın yalıtımı yapılması ise can ve mal kaybını ciddi oranda azaltarak daha güvenli binalara kavuşmamızı sağlar. Yeni yapılacak binalarda tesisat yalıtımına da diğer yalıtım uygulamaları kadar öncelik verilmesini ve yapı inşasının vazgeçilmez bir ögesi olarak kabul edilmesini önemli buluyoruz. Enerji verimli, güvenli ve konforlu yapılar için tüm yalıtım uygulamalarını kaliteli malzemeler ile doğru olarak uygulanması gerekiyor.”

Okumaya Devam Et

Trendler

Egepen


Kapanma Süresi 20Saniye