RÖPORTAJ
“VRF Alanında Türkiye Pazarındaki En Büyük 3 Tedarikçiden Biri Konumundayız”
Yayınlandı
1 yıl önce-
Yazar:
yapiinsaatdergisi
Form MHI Klima Sistemleri VRF Sistemler Genel Müdür Yardımcısı Uğur Bayülgen: “VRF Sistemler tarafındaki güçlü bilgi birikimimizin yanı sıra, split ve multi split klima alanında Türkiye genelinde 100’ü aşkın konsept mağazamızla son tüketiciye de hitap ediyoruz.“

- MHI Klima Sistemleri tarafından ve önümüzdeki 1 yıllık sürece ilişkin hedeflerinizden bahseder misiniz?
Form Şirketler Grubu çatısı altında Japon devi Mitsubishi Heavy Industries ile 2011 yılından bu yana VRF klima cihazları, merkezi sistemler ve endüstriyel çözümler konusunda temsilcilik, imalat ve satış sonrası hizmet faaliyetlerini yürütüyoruz. 2019 yılında imzalanan anlaşma ile kurulan ortak firmamız Form MHI Klima Sistemleri ile ürün gamımızda bulunan split, multi-split, profesyonel klimalar; VRF sistemler ve ısı pompaları ile tüketicilerimizin ihtiyaçlarına yanıt veren yenilikçi çözümler sunuyoruz.
Sektör tecrübemiz ve Ar-Ge çalışmalarımızın sonucu olarak VRF alanında Türkiye pazarındaki en büyük 3 tedarikçiden biri konumundayız. VRF Sistemler tarafındaki güçlü bilgi birikimimizin yanı sıra, split ve multi split klima alanında Türkiye genelinde 100’ü aşkın konsept mağazamızla son tüketiciye de hitap ediyoruz.
2024 yılına bayi sayımızı %20 oranında artırma hedefiyle başladık. İlk 5 ayın sonunda hedefimizin önemli bir kısmını tamamladığımızı söyleyebilirim. Mayıs ayı itibariyle orta-üst segmentte Euroform markalı yeni split serilerimizi de satışa sunmaya başladık. Yeni ürünlerimize yoğun bir ilgi söz konusu.
Şirketimizin ciro hacminin %70’ini oluşturan VRF sistemlerinde ise uzun yıllardır pazar payı açısından Türkiye’nin en büyük 2 firmasından biri konumundayız. Bu alanda güçlü stok yapımızla müşterilerimize en uygun çözümleri sunmaya devam edeceğiz.
İhracatta ise halihazırda hizmet verdiğimiz Türki cumhuriyetler, Kıbrıs, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da Pazar paylarımızı büyütmeye, henüz hizmet vermeye başlamadığımız bazı Avrupa ülkelerinde ise yapılanma sürecimize devam ediyoruz.
- VRF alanındaki son teknoloji ürünlerinizden ve öne çıkan özelliklerinden bahseder misiniz?
VRF alanında sağladığımız ürünlerimizden söz edecek olursak, Heat Pump ve Heat Recovery sistemlerimizle öne çıkıyoruz. 2 borulu sistem olarak bilinen KXZ 2 Heat Pump VRF Sistem, aynı anda yalnızca ısıtma veya soğutma yapabilen bir prensip ile çalışıyor. Gelişmiş inverter kontrol teknolojisi ile birbirinden bağımsız ortamların iklimlendirmesinin ayrı ayrı kontrol edilebilmesinin yanı sıra sadece ihtiyaç olan alanlar için de iklimlendirme sağlayabiliyor. KXZR Heat Recovery ise sahip olduğu ısı geri kazanımlı sistemi ile eş zamanlı ısıtma ve soğutma yapabiliyor ve böylece enerji verimliliği yüksek bir iklimlendirme sunuyor. Cihaz dış ünitesi sayesinde her bir iç ünitenin bağımsız olarak iç ortam şartlarına ve ihtiyaçlarına göre çalışmasını sağlayarak farklı alanların ihtiyacına uygun iklimlendirme hizmeti verebiliyor.
Hem Heat Pump hem de Heat Recovery sistemlerimizde standart olarak bulunan patentli CHCC yani ‘Sürekli Isıtma Kapasitesi Kontrol Özelliği’ sayesinde sürekli ısıtma sağlıyor ve dış ortam de-frost koşullarını devamlı kontrol ederek serpantindeki buzlanma durumunu kontrol altında tutuyor. Bununla birlikte Full Inverter kompresörlere sahip olan KXZ 2 serisi cihazlarımız VTCC özelliği ile değişken üfleme sıcaklığı kontrolü ile ısıtma ve soğutma modunda yüzde 34’e varan enerji tasarrufu sağlıyor. Ayrıca, üçlü kombinasyonla tek sistemde 168 kW (60 HP) enerji kapasitesine ulaşabiliyor.
- Sizin VRF ürünlerinizi diğer markalardan ayıran, öne çıkaran özelliklerin neler olduğunu düşünüyorsunuz?
İklimlendirme sektöründe yer alan ve teknolojik gelişmeleri yakından takip eden neredeyse tüm markalar VRF alanında hizmet veriyor. Bu zorlu rekabet ortamında Form olarak birçok güçlü yanımız olduğunu söylemek mümkün. Özellikle Mitsubishi Heavy ile olan ortaklığımız ve yakın iş birliğimiz; üstün Japon teknolojisini, 59 yıllık sektör tecrübemize entegre etmemize imkân tanıyor.
Ülkemizde neredeyse tüm sektörlerde ürün taleplerine hızlı cevap verilmesi gerekiyor. Bu durumu göz önünde bulundurarak tedarik zincirlerindeki kırılmaların ve ürünlerin teslimindeki gecikmelerin önüne geçmek adına ürün stok seviyemizi yüzde 25 oranında arttırdık. İleriki dönemde de stoklarımızı arttırarak pazardan gelen talepleri zamanında ve eksiksiz karşılamaya devam ediyor olacağız. Bunlara ek olarak titizlikle ele aldığımız satış sonrası hizmetler de başarımızın arkasındaki en önemli etkenler arasında sayılabilir.
Bu bilgilere ilave olarak; bu yıl yeşil teknolojilerle donatılmış, yüksek verimli ve çevre dostu yeni nesil R32 gazı ile geliştirilmiş Mitsubishi Heavy markalı 3. nesil KXZ 3 VRF çoklu merkezi klima sistemlerimizin satışına başlayacağız. Bu yeni seri R32 gazı ile tek soğutkan devresinde sektördeki en yüksek kapasiteye çıkabilen ilk ürün olacak.
- VRF sistemlerin uygulandığı projelerde, işletmelere sağladığı avantajlardan bahseder misiniz?
Mitsubishi Heavy markalı VRF cihazlarımızın, uygulandığı işletmelere birçok avantaj sağladığını söyleyebiliriz. Bir tesisteki enerji sarfiyatının önemli bir kısmının iklimlendirme cihazlarından kaynaklandığını düşündüğümüzde, cihazların enerji sarfiyat seviyeleri, tesislerin işletme maliyetleri açısından çok önemli hale geliyor. Yüksek teknolojisiyle sektörün en verimli VRF çözümlerini üreten Mitsubishi Heavy markamızla, en verimli sistemleri kurmaya gayret ediyoruz.
Bunun yanısıra, satış sonrası hizmetler alanındaki gücümüzle de müşterilerimize kesintisiz konfor sağlamaya devam ediyoruz. Ülke genelindeki 230’dan fazla yetkili servisimizle birlikte, müşterilerimizin ihtiyaç duyduğu anlarda en hızlı şekilde çözüm üretmeyi sürdüreceğiz.
- Eskiden daha çok Ege Bölge’sinde tercih edilen ısı pompalarının, farkındalığın ve bilincin artmasına paralel tüm ülkede daha fazla uygulandığını görüyoruz. Sizce ısı pompaları önümüzdeki 5 yılda nasıl bir gelişme gösterir?
Isı pompalarının yakın gelecekte Avrupa’da olduğu gibi, bir seçenek olmaktan çıkıp, düşük enerji tüketimi ile tüm konut ve binalarda kullanılması zorunlu bir sistem haline geleceğine inanıyoruz. İklimlendirme sektöründe öncü bir marka olarak biz de, çevreye duyarlı ısı pompalarının tercih edilmesine özen gösteriyoruz.
Isı pompaları gelişen teknoloji ile 78-80 °C gibi yüksek sıcaklıkta su üretebildiğinden, önümüzdeki dönemde mevcut tesisat ve radyatörler değiştirilmeden kombilerin yerini alacağı ve daha yüksek sıcaklığa ihtiyaç duyulan endüstriyel uygulamalarda da bu sistemin yaygınlaşacağı öngörülüyor.
- Mitsubishi Heavy satış sonrası hizmetler tarafında ne gibi destekler sunuyor?
Satış sonrası hizmetlerimizin pazardaki konumumuzu güçlendirmede çok önemli bir role sahip olduğunu düşünüyoruz. Çünkü tüketiciler için ürünün kalitesi kadar, satış sonrasındaki servis ve hizmetleri de oldukça önemli. Doğru servis hizmetini alamadığınızda, elinizdeki cihazın kalitesinin de bir önemi kalmıyor. Bu nedenle doğru servis ağı olan bir firma ile çalışmak çok önemli. Mitsubishi Heavy Klima Sistemleri aracılığıyla Türkiye genelinde 230‘dan fazla servis noktamız var. Yıllar içerisinde kemikleşen ve iftiharla bahsettiğimiz bu güçlü servis ağımız sayesinde de müşterilerimize kesintisiz konfor sağlamaya devam ediyoruz.
- Mitsubishi Heavy markanız kapsamında yenilenebilir & sürdürülebilir enerjide nasıl bir yol izlediğinizden bahseder misiniz?
Enerji verimliliği ve sürdürülebilirlik uzun zamandır odağımızda olan ve Ar-Ge çalışmalarımızın temelini oluşturan konular arasında yer alıyor. İklimlendirme sistemleri alanında çıkan son teknolojileri oldukça yakından takip ediyor ve üretim süreçlerimize hızla adapte ediyoruz. Ürün gamımızda üstün teknolojilere sahip, yüksek enerji verimliliği sağlayan birçok ürünümüz mevcut. Değişen iklim koşullarıyla mücadele edilebilecek önemli adımlar arasında enerji verimliliği yüksek ürünlerin kullanımının artması yer alıyor.
Son yıllarda artan bilinç düzeyi ile birlikte birçok projede enerji verimliliği yüksek ürünlerin tercih edilme oranlarının arttığını gözlemliyoruz. Form Şirketler Grubu olarak, doğal kaynak kullanımıyla enerji tasarrufu sağlayan toprak ve su kaynaklı ısı pompalarımız, yüksek verimli soğutma gruplarımız, Eurovent sertifikalı klima santrallerimiz ve projelere esnek çözümler sunan VRF sistemlerimizle de minimum yatırım maliyeti ile maksimum verim değerine ulaşan sistemler tasarlamaya gayret ettiğimizi söyleyebilirim.
- Önümüzdeki döneme ilişkin planlanan çalışmalarınız nelerdir?
Mitsubishi Heavy olarak, her geçen yıl farklı ürün ve hizmetlerimizi müşterilerimize sunuyoruz. VRF alanındaki gücümüzü de sürekli ve düzenli olarak katlayarak ilerliyoruz. Sektör tecrübemiz ve Ar-Ge çalışmalarımızın meyvesi olarak VRF alanında uzun yıllardır Türkiye pazarındaki en büyük üç tedarikçiden biri olmanın gururunu yaşıyoruz.
Önümüzdeki dönemde özellikle mevcut ihracat ağımızı genişletmek ve ihracat satış hacmini artırmak istiyoruz. Satış ağımızda bulunan Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Gürcistan, Kazakistan, Irak, İsrail, Libya, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gibi ülkelere gerçekleştirdiğimiz ihracatın hacmini arttırmak; kuzey ve kıyı Afrika’da ihracat yaptığımız ülkelere yenilerini eklemek gibi hedeflerimiz bulunuyor.
Bunları da Beğenebilirsin
RÖPORTAJ
Enerji Verimliliğinden Sürdürülebilir Üretime: Roca’dan Yapı Sektörüne Öncü Adımlar
Yayınlandı
2 hafta önce-
Ekim 21, 2025Yazar:
yapiinsaatdergisi
Roca Türkiye Fabrika Müdürü Gökçer Gümüş
Enerji kaynaklarının giderek azaldığı günümüzde, sürdürülebilir üretim ve enerji verimliliği yapı sektörünün öncelikli gündemi haline geliyor. Roca, çevre dostu ürün ve sistemleriyle sadece bugünün değil, geleceğin yapılarını da şekillendiriyor. Türkiye’deki yasal düzenlemeler, sektörel gereklilikler ve marka olarak attıkları öncü adımlarla Roca’nın enerji verimliliğine dayalı vizyonunu ve 2025 sürdürülebilirlik hedeflerini keşfedin.
- Enerji kaynakları kısıtlı olan bir ülke olarak yeni projelerde enerji verimliliği kriterleri belirlenirken hangi standartlar/yönetmelikler dikkate alınıyor ya da alınmalı? Türkiye’deki yönetmelikler enerji verimli sistemlerinin kullanımını teşvik edici yeterliliğe sahip mi? Yapı sektöründe enerji verimli ürün ve çözümlerin daha yaygın kullanılması için neler yapılabilir?
Yeni projelerde enerji verimliliği kriterleri belirlenirken, öncelikle 2007 yılında yürürlüğe giren 5627 Sayılı Enerji Verimliliği Kanunu’nun dikkate alınması gerektiğini söyleyebilirim. Enerji verimliliğine ilişkin temel prensipleri ortaya koyan bu kanun, aynı zamanda ilgili kamu kurumlarının yetki ve sorumluluklarını da tanımlıyor. Plan; bina ve hizmetler, enerji, sanayi, ulaştırma, tarım ve çapraz sektörler olmak üzere toplam 6 ana başlık altında 55 eylem maddesi içeriyor. Bu kapsamda, binalarda enerji performansının arttırılması, sanayide verimli ekipmanların kullanımı, ulaşımda elektrikli araç altyapısının geliştirilmesi, tarımda enerji verimli sulama tekniklerinin yaygınlaştırılması ve toplum genelinde enerji verimliliği bilincinin arttırılması hedefleniyor. Türkiye’deki yönetmelikler genel hatlarıyla enerji verimli sistemlerin kullanımını teşvik edici nitelikte olsa da, yapı sektöründe enerji verimli ürün ve çözümlerin gerçek potansiyeline yakın kullanılması için, öncelikle bu alandaki farkındalığın arttırılması, finansal teşviklerin güçlendirilmesi ve mevzuatın uygulanabilirliğinin sağlanması gerektiğini düşünüyorum. Hem kamu hem özel sektörün iş birliğiyle, eğitim, denetim ve Ar-Ge destekleriyle enerji verimliliği kültürü yaygınlaştırılmalı, enerji tasarrufunu teşvik eden çözümler hem erişilebilir hem de cazip hale getirilmeli.
- Markanız tarafında son bir yılda ne tür gelişmeler oldu, kısaca bahsedebilir misiniz? Markanızın sektördeki konumu ile ilgili bilgi alabilir miyiz? Bu kapsamda yurt içi ve yurt dışı olmak üzere, gerçekleşen hedefleriniz ile planladığınız hedeflerinizi öğrenebilir miyiz?
2024 yılı, yapı sektöründe yaşanan daralma ve sıkılaşan piyasa koşullarına rağmen, markamız için önemli dönüşüm ve gelişmelerin yaşandığı bir yıl oldu. Bu süreçte en önemli yatırımımız, Avusturya’nın Gmunden tesisinde devreye aldığımız dünyanın ilk 100% elektrikle çalışan tünel fırını oldu. Bu yeni teknoloji, yalnızca üretim süreçlerimize büyük bir verimlilik kazandırmakla kalmayıp, aynı zamanda enerji tasarrufu sağlama ve çevresel etkilerimizi azaltma konusunda da sektörde öncü bir adım attı. Tünel fırını, daha az enerji ile daha fazla üretim yapmamıza imkan tanıyor. Bu sayede hem üretim maliyetlerimizi düşürdük hem de karbon salınımını önemli ölçüde azalttık. Yeni nesil bu fırın teknolojisi, çevre dostu bir üretim anlayışını benimseyerek, sürdürülebilirlik hedeflerimize ulaşmamızda önemli bir rol oynuyor. Bu yatırımla birlikte, üretim süreçlerimizde sağladığımız enerji verimliliği, sadece maliyetleri düşürmekle kalmayıp, aynı zamanda markamızın çevreye olan duyarlılığını da pekiştiriyor. Gmunden tesisindeki tünel fırını, verimlilik ve çevre dostu teknoloji açısından sektöre öncülük eden bir adım olarak, markamızın inovasyon ve sürdürülebilirlik odaklı vizyonunu destekliyor.
İleriye dönük olarak, bu tür yenilikçi yatırımlarımıza devam ederek, üretim süreçlerimizi daha da verimli ve çevre dostu hale getirmeyi amaçlıyoruz. Ayrıca, önümüzdeki dönemde yurt içindeki pazar payımızı artırmayı ve sürdürülebilir ürünlerle yurt dışındaki pazarlarda daha geniş kitlelere ulaşmayı hedefliyoruz.
- Yapılarda doğru sistem / uygun ürün secimi için nelere dikkat edilmeli? Bu doğrultuda hangi ürünlere/markalara sahipsiniz? Projelerde tercih edilen ürün ve hizmetlerinizin, satış ya da uygulama sonrası müşterilerinize sağladığı avantajlar/katma değerler hakkında neler söylemek istersiniz?
Yapılarda doğru sistem ve uygun ürün seçimi, yapıların uzun ömürlü, işlevsel, enerji verimli ve kullanıcı konforuna uygun şekilde hizmet verebilmesi açısından büyük önem taşıyor. Bu süreçte binanın kullanım amacı, bulunduğu iklim koşulları, hedeflenen enerji performansı ve kullanıcı ihtiyaçları temel belirleyiciler olarak öne çıkıyor. Ürün seçiminde ise malzeme kalitesi, teknik uyumluluk, bakım kolaylığı ve estetik bütünlük gibi kriterler dikkate alınıyor. Roca olarak, ürün gamımızda bu bağlamlardaki her türlü talebi karşılayan estetik, fonksiyonel ve inovatif birçok ürün tasarımları bulunuyor.
Günümüzde doğal kaynakların azalması ve çevresel etkilerin artması, yapı sektöründe daha dayanıklı, enerji ve su tasarrufu sağlayan sistem ve ürünlerin tercih edilmesini gerekli kılıyor. Her ürün seçimi, yalnızca bugünkü ihtiyaçlara değil, aynı zamanda uzun vadeli sürdürülebilirlik hedeflerine de katkı sunuyor. Bu çerçevede, projelerde kullanılan ürün ve çözümler; uzun ömürlü kullanım, düşük bakım gereksinimi, kaynak tasarrufu ve çevresel etkileri azaltan üretim süreçleriyle, yapıların toplam verimliliğini arttırıyor. Uygulama sonrasında da enerji ve su kullanımında sağlanan tasarruf sayesinde hem ekonomik hem çevresel fayda ortaya çıkıyor. Böylece projeler, daha sürdürülebilir, kullanıcı dostu ve verimli yapılar haline geliyor.
- Sürdürülebilir Çevre Politikaları ve Yaşanabilir Çevre Stratejileri doğrultusunda, önceki dönemde gerçekleştirdiğiniz çalışmalarınız ile Sosyal Sorumluluk Projeleriniz hakkında neler söylemek istersiniz? 2025 yılı Sürdürülebilirlik Vizyonunuz hakkında ve planladığınız Sosyal Sorumluluk Projeleriniz ile ilgili de bilgi almak isteriz.
Günümüzde sürdürülebilirlik, sadece bir tercih değil; aynı zamanda kurumsal sorumluluk anlayışının temel bir parçası haline geldi. 2045 yılına kadar karbon nötr olma hedefimiz doğrultusunda kararlılıkla ilerliyoruz. 2024 yılı itibarıyla, bu hedefi koyduğumuz 2018 yılına oranla karbon emisyonumuzu %50 oranında azaltmış, üretim tesislerindeki enerji verimliliğimizi ise %57 artırmış durumdayız.
Roca olarak, “insan, toplum ve gezegen” olmak üzere üç temel yapı taşına dayanan sürdürülebilirlik yaklaşımını yalnızca ürün tasarım sürecinde değil, aynı zamanda tüm kurumsal stratejinin merkezine yerleştiriyoruz. Tasarımdan üretime, lojistikten son kullanıcı deneyimine kadar tüm süreçleri çevreye duyarlı, kullanıcı odaklı ve kaynak verimliliğini gözeten çözümlerle yönetiyoruz.
Aynı kapsamda çalışmalara devam ettiğimiz 2022–2030 Döngüsel Üretim Yol Haritamız ile kıt kaynaklara olan etkideki düşüşü %90 oranına çıkarmayı hedefliyoruz. 2025 yılı sürdürülebilirlik vizyonumuz kapsamında ise daha fazla üretim tesisimizde döngüsel sistemleri devreye almak, karbon emisyonlarını azaltmaya yönelik yatırımları arttırmak ve çevresel etkileri minimize eden yeni ürün serilerini pazara sunmak öncelikli hedeflerimiz arasında yer alıyor.
Enerji verimliliği alanındaki kararlılığımızı somut adımlarla destekleyen önemli projelerimizden biri de Eskişehir’deki üretim tesisimizde hayata geçirdiğimiz “Yüzey İşlemleri Altyapı Revizyonu Projesi”. Projenin temel amacı, fabrikamızda bulunan çeşitli kaplama teknolojilerini entegre ve yönetilebilir bir sistem haline getirerek, esnek taleplere daha verimli yanıt verebilmek ve enerji verimliliğini artırmaktı.
Bu kapsamda, öncelikle tüm yüzey işlemleri hatlarımızın su ve enerji tüketimi altyapısını entegre ettik. Ardından üretim hatlarımızı, yeni nesil dijital kontrol sistemleri, ters ozmoz üniteleri ve geri besleme mekanizmaları ile donatarak enerji verimliliğini en üst seviyeye çıkarmayı hedefledik.
Sonuç olarak, birbirinden bağımsız çalışan tesisler için ortak bir kontrol paneli oluşturduk. Bu panel sayesinde hatlar arası tüketim ihtiyaçları gerektiğinde yönlendirilebiliyor ve geri besleme sistemi ile kaynaklar optimize edilebiliyor. Proje uygulamasıyla üretim hatlarımızın toplam su tüketimi %30, elektrik tüketimi ise %15 oranında azaldı. Bu gelişmeler hem operasyonel maliyetlerde önemli tasarruf sağladı, hem de üretim esnekliği ve sürdürülebilirlik hedeflerimiz açısından kritik bir dönüm noktası oldu.
- Enerji verimliliğine odaklanan projelerinizden veya başarı hikayelerinizden birini bizimle paylaşır mısınız?
Enerji verimliliği alanındaki kararlılığımızı somut adımlarla destekleyen projelerimizden biri, Eskişehir’deki üretim tesisimizde hayata geçirdiğimiz “Akıllı Fırın Modernizasyonu ve Isı Geri Kazanım Projesi”. Bu proje kapsamında, seramik sağlık gereçlerinin üretiminde kullanılan yüksek enerji tüketimli fırınlarımız, yeni nesil dijital kontrol sistemleri ve ısı geri kazanım üniteleriyle donatıldı. Projenin temel amacı; üretim sırasında ortaya çıkan atık ısıyı geri kazanarak yeniden üretim süreçlerine dahil etmek ve enerji tüketimini minimize etmekti. Uygulama sonrası, enerji tüketiminde %18’e varan bir düşüş sağlandı. Ayrıca karbon emisyonlarında da yıllık bazda ciddi bir azalma elde edilerek çevresel etkimizi önemli ölçüde azalttık. Bununla birlikte, fırınların dijital kontrol sistemleri sayesinde proses verimliliği arttırıldı; üretim süreleri optimize edildi ve operasyonel maliyetlerde tasarruf sağlandı. Bu proje yalnızca enerji verimliliği değil, aynı zamanda üretim kalitesi ve sürdürülebilirlik hedeflerimiz açısından da kritik bir dönüm noktası oldu.
Ayrıca sosyal sorumluluk projeleri kapsamında, toplum yararına eğitim, çevre ve sosyal farkındalık alanlarında da aktif olarak yer alıyoruz. Sürdürülebilirlik alanındaki bu çok boyutlu yaklaşımımız sayesinde, 2024 yılında ECOVADIS tarafından verilen Platinyum Sürdürülebilirlik Ödülü’ne layık görüldük ve dünya genelinde değerlendirilen 150 binden fazla şirket arasında ilk yüzde 1’lik dilime girdik. Bu ödül, sadece çevresel performansımızı değil, aynı zamanda sosyal sorumluluk ve etik yönetim anlayışımızı da tescilleyen önemli bir gösterge.
RÖPORTAJ
Saint-Gobain: Yangın Güvenliğinde Sertifikalı Çözümler ve Sürdürülebilir Yaklaşım
Yayınlandı
2 hafta önce-
Ekim 21, 2025Yazar:
yapiinsaatdergisi
360 yıllık köklü geçmişiyle 80 ülkede faaliyet gösteren Saint-Gobain, Türkiye’de 27 yıldır yapı sektörüne inovatif çözümler sunuyor. Uluslararası standartlarla uyumlu yangına dayanıklı levhalar, mineral yün izolasyonlar ve yangın durdurucu sistemleriyle güvenliği üst seviyeye taşıyan şirket, eğitim, danışmanlık ve sürdürülebilirlik odaklı hizmetleriyle projelere uzun vadeli katma değer sağlıyor.
• Öncelikle; firmanızı kısaca tanıyarak, markanız hakkında bilgi alabilir miyiz?
Saint-Gobain, 1665 yılında Fransa’da, Versay Sarayı’nın camlarını üretmek üzere aynalı cam atölyesi olarak kuruldu.
O günden bu yana, geleneksel cam dökme ve üfleme üretim yöntemlerinin ötesine geçerek yüksek kapasiteli ve seri üretime uygun teknolojiler geliştirdi.
360 yıllık köklü bir geçmişe sahip olan Saint Gobain kurulduğu günden bu yana, inovasyon ve sürdürülebilirlik odaklı yaklaşımıyla yapı malzemeleri başta olmak üzere farklı sektörlerde yatırım yaparak, insanların yaşam kalitesini artıracak özel ürünler geliştirdi. Bugün de bu misyon doğrultusunda yenilikçi çözümler üretmeye devam ediyor.
Bugün 80 ülkede faaliyet gösteren Saint-Gobain, 161 bin çalışanı, 3.500 araştırmacısı ve 1.100 üretim merkeziyle hem yaşam standartlarımızı hem de ortak geleceğimizi şekillendiren ürünler geliştiriyor, bunların dağıtımını gerçekleştiriyor ve farklı ihtiyaçlara yönelik çözümler sunuyor.
Saint-Gobain grubunun küresel ölçekte edindiği deneyim ve gücünü Türkiye’de de değer yaratmak için kullanıyoruz. Saint-Gobain olarak 1998’den bu yana Türkiye’de güçlü bir şekilde varız, 27 yılın sonunda Türkiye’de 22 fabrika ’ya ulaştık, 2.000’nin üzerinde kişiye istihdam sağlayarak yapı sektörüne ve ülke ekonomisine katkıda bulunuyoruz
Saint-Gobain Türkiye olarak yalnızca iç pazara değil, aynı zamanda ihracatla da ülke ekonomisine katkıda bulunuyoruz. İhracatımız 5 kıtada 60’tan fazla ülkede hafif ve sürdürülebilir inşaata katkıda bulunan çözümlerimizin satışlarını kapsıyor. Burada geliştirdiğimiz çözümler sadece yerel pazarda değil, küresel ölçekte de talep görüyor.
Misyonunu “mükemmel yaşam alanları yaratmak ve günlük hayatı iyileştirmek” olarak belirleyen Saint-Gobain, inovasyon ve sürdürülebilirliği merkezine alarak daha konforlu, güvenli ve çevreye duyarlı bir yaşam için çalışmalarını kararlılıkla sürdürüyor.
• Türkiye’deki mevcut Yangın Yönetmeliklerinin uluslararası standartlarla uyumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?Son yıllarda Türkiye’deki Yangın Güvenliği standartlarında öne çıkan değişiklikler nelerdir?Ülkemizdeki Yangın Güvenliği eğitimi ve bilinçlendirmesi, projeler kapsamında standartlara uyumda ne kadar etkili ya da yeterli düzeyde midir?
Türkiye’de yangın güvenliği alanındaki mevzuat, son on beş yılda önemli bir dönüşümden geçti. 2007 yılında yayımlanan “Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik” ile başlayan süreç, zamanla uluslararası standartlara daha uyumlu bir yapı kazandı. Bugün Avrupa Birliği normları ve EN standartları yalnızca birer referans olmaktan çıkmış, pek çok alanda doğrudan ölçüt haline gelmiştir. Bu durum, gerek malzeme seçiminde gerekse sistem tasarımlarında uluslararası geçerliliğe sahip çözümleri zorunlu kılmaktadır.
Son dönemdeki en önemli düzenlemeler arasında, yüksek yapılarda tahliye süreleri ve kaçış senaryolarına ilişkin hükümler, cephe sistemlerinin yangına dayanımı için getirilen şartlar ve yangın durdurucu ürünlerin sertifikalı çözümlerle kullanılması öne çıkmaktadır. Bu değişiklikler, yalnızca güvenlik seviyesini yükseltmekle kalmamakta, aynı zamanda sektörün inovasyon ve kalite odaklı bir gelişim göstermesine de katkıda bulunmaktadır.
Mevzuatın gelişimi kadar, sahadaki uygulanabilirliği ve denetim süreçleri de büyük önem taşımaktadır. Türkiye’de yangın güvenliği konusunda eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları son yıllarda artış göstermiş olsa da istenen seviyeye ulaşıldığını söylemek güçtür. Uygulayıcıların sahadaki bilgi eksiklikleri, projelerde hedeflenen performansın tam anlamıyla sağlanmasını zaman zaman zorlaştırabilmektedir. Bu nedenle, üniversitelerin mimarlık ve mühendislik programlarında verilen eğitimin güçlendirilmesi ve sektör profesyonellerine yönelik sürekli eğitim programlarının artırılması kritik bir ihtiyaç olarak öne çıkmaktadır.
Saint-Gobain olarak biz, yalnızca ürün ve sistem geliştirmekle kalmıyor; eğitim, teknik danışmanlık ve uygulama desteğine de yatırım yapıyoruz. Sertifikalı sistemlerin sahada doğru uygulanabilmesi için düzenlediğimiz seminerler, uygulayıcı eğitimleri ve proje danışmanlık hizmetlerimizle, bilgi eksikliklerinin giderilmesine katkı sunuyoruz. Çünkü biliyoruz ki, en iyi yönetmelik dahi ancak doğru uygulamalar ve bilinçli profesyoneller sayesinde gerçek anlamını bulur.
Sonuç olarak, Türkiye’deki yangın güvenliği yönetmelikleri uluslararası standartlarla büyük ölçüde uyumlu hale gelmiştir. Bundan sonraki öncelik, bu uyumun sahada eksiksiz uygulanması ve eğitim-bilinçlendirme faaliyetlerinin kalıcı bir kültüre dönüştürülmesidir. Saint-Gobain olarak biz, bu dönüşümün hem destekçisi hem de aktif bir paydaşı olmaya kararlılıkla devam ediyoruz.
• Denetim süreçlerinde en sık karşılaşılan Yangın Güvenliği eksikleri hakkında da bilgi alabilir miyiz?Yangın Güvenliğinde Yeni Nesil Çözümler kapsamında, son dönemde geliştirmiş olduğunuz ve pazara sunduğunuz yeni ürünleriniz ve öne çıkan hizmetleriniz hakkında bilgi alabilir miyiz?Konut, Ticari ve Endüstriyel çözümler arasında nasıl bir ürün segmentasyonu sahipsiniz?Doğru sistem / uygun ürün secimi için nelere dikkat edilmeli?
Projelerde tercih edilen ürün ve hizmetlerinizin, satış ya da uygulama sonrası müşterilerinize sağladığı avantajlar/katma değerler hakkında neler söylemek istersiniz?
Türkiye’de yapı sektörü, her zaman hızlı kentleşmenin ve ekonomik büyümenin en güçlü itici unsurlarından biri olmuştur. Ancak bu hızlı dönüşüm, güvenlik standartlarının her zaman aynı hızla gelişmesini sağlamamıştır. 1990’lardan itibaren ivme kazanan inşaat faaliyetleri, özellikle 2000’li yıllarda kamu-özel sektör iş birliklerinin artmasıyla daha nitelikli bir çerçeveye oturdu. Bu iş birlikleri, yalnızca yeni projelerin hayata geçirilmesini değil; denetim süreçlerinin güçlenmesini, uluslararası standartların benimsenmesini ve sektörün bilgi birikiminin artmasını da beraberinde getirdi. Bugün Türkiye’de yapı güvenliği, özellikle deprem ve yangın gibi riskler söz konusu olduğunda, toplumun ve karar alıcıların en yüksek hassasiyet gösterdiği konular arasında yer almaktadır.
Denetim süreçlerinde en kritik başlıklardan biri yangın güvenliğidir. Ne yazık ki uygulamada hâlâ çeşitli eksiklikler görülmektedir: yanlış malzeme seçimi, projelendirme detaylarının göz ardı edilmesi, uluslararası standartlara uygunluğu test edilmemiş sistemlerin tercih edilmesi veya sertifikalı çözümlerle uyumsuz uygulamaların sahada kullanılması güvenlik seviyesini düşürmektedir. Oysa yangın güvenliği, yalnızca yönetmeliklerle tanımlanmış bir yükümlülük değil, doğrudan insan hayatını koruyan hayati bir sorumluluk alanıdır.
Saint-Gobain, bu sorumluluğun bilinciyle Ar-Ge merkezlerinde geliştirdiği yenilikçi çözümleri Türkiye pazarına sunmaktadır. Yangına dayanıklı alçı levhalar, farklı sürelerde dayanım sağlayacak şekilde özel katkılarla güçlendirilmiş sistemler olarak konut ve ticari yapılarda öne çıkmaktadır. Mineral yün bazlı izolasyon ürünleri, yüksek ısı direnci ve A1 sınıfı yanmazlık performansıyla özellikle endüstriyel tesislerde güvenliği en üst seviyeye taşımaktadır. Yangın durdurucu sistemler ise geçiş noktalarında yangının yayılımını önleyerek bütünsel bir çözüm sağlamaktadır.
Saint-Gobain’in geniş ürün portföyü, farklı segmentlerin ihtiyaçlarını gözeterek tasarlanmaktadır. Konut çözümleri, kullanıcı konforunu artırırken ısı, ses ve yangın güvenliğini bir arada sunmaktadır. Ticari yapılarda estetik ile performans dengelenmekte; akustik ve yangın dayanımı yüksek sistemler ön plana çıkmaktadır. Endüstriyel tesislerde ise ağır koşullara uygun, yüksek güvenlik standartlarını karşılayan çözümler tercih edilmektedir. Böylece her proje için en uygun çözümün seçilmesi mümkün hale gelmektedir.
Ancak doğru ürün seçimi yalnızca teknik özelliklerle değil, sistem yaklaşımıyla yapılmalıdır. Yönetmeliklere uyum, bağımsız laboratuvar testleri ve sertifikalar, güvenilirliğin temel unsurları arasında yer almaktadır. Uygulama kalitesi ise performansı belirleyen kritik faktörlerden biridir. Saint-Gobain, bu noktada yalnızca ürün değil; bilgi, uzmanlık ve deneyim de sunmaktadır. Eğitimli uygulayıcılar, teknik danışmanlık hizmetleri ve satış sonrası destek sayesinde müşteri memnuniyetini kalıcı kılmaktadır.
Saint-Gobain çözümleri, projelere yalnızca teknik fayda değil, aynı zamanda uzun vadeli katma değer de sağlamaktadır. Yangın güvenliğinin yanı sıra enerji verimliliği ve akustik performansın iyileştirilmesi, bina yaşam döngüsü boyunca kalite ve sürdürülebilirlik sunmaktadır. Düşük karbon ayak izine sahip ve geri dönüştürülebilir ürünler, çevresel sorumlulukları yerine getirirken sektörün sürdürülebilirlik hedeflerine de katkıda bulunmaktadır.
Sonuç olarak, Saint-Gobain’in Türkiye’de geliştirdiği iş birlikleri ve pazara sunduğu yeni nesil yangın güvenliği çözümleri, yalnızca bugünün ihtiyaçlarını değil, geleceğin şehirlerini de güvence altına almaktadır. Bu vizyon, şirketin kendisini “geleceği inşa eden bir iş ortağı” olarak konumlandırmasının en somut göstergesidir.
• Sektörümüzün gelişimi için büyük bütçeler ayırmaktasınız, emek yoğun AR-GE çalışmalarınız ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Dünya, hızla artan nüfusun etkisiyle iklim değişikliği, doğal kaynakların azalması ve hızlı kentleşme gibi, endüstri ve inşaat sektörünün desteği olmadan çözülmesi mümkün olmayan ciddi sorunlarla karşı karşıya. Saint-Gobain olarak bu zorluklarla mücadele edebilmek için önceliğimiz, küresel ölçekte tüm ekiplerimizde yenilikçi düşünceyi teşvik etmek. Çalışanlarımızı yalnızca yeni ürünler geliştirmeye değil, aynı zamanda süreçleri daha verimli, çevreci ve sürdürülebilir hale getirecek fikirler üretmeye yönlendiriyoruz.
Brezilya, Almanya, Fransa, Amerika, Çin ve Hindistan gibi farklı bölgelerde konumlanmış 8 Ar-Ge merkezimiz, geleceğin inşaat ve endüstri ihtiyaçlarına yanıt verecek yeni teknolojiler ve çözümler geliştirmeye odaklanıyor. Bu Ar-Ge gücü, geniş bir ekosisteme dayanıyor: Merkezlerimizde görev yapan 3.800 araştırmacımız her gün daha yenilikçi ve sürdürülebilir çözümler üzerinde çalışırken, 3.700 pazarlama uzmanımız müşterilerimizle doğrudan temas ederek ihtiyaçlarını yakından analiz ediyor. 2023 yılında 450 yeni patent aldık; 2024’te ise 35 start-up ile iş birliği yaparak yenilikçi potansiyelimizi daha da ileriye taşıdık.
Yerel operasyonlarımızdan gelen ihtiyaç ve talepler, küresel ölçekte faaliyet gösteren merkezlerimizde somut ürünlere ve çözümlere dönüştürülüyor. Türkiye’de ise, global Ar-Ge ağımızın bir parçası olarak geliştirilen bu çözümleri hızla adapte ediyoruz. Böylece Türkiye pazarındaki müşterilerimize de aynı anda yenilikçi ve sürdürülebilir çözümleri sunarak, küresel bilgi birikimini yerel ihtiyaçlarla buluşturuyoruz.
• Önümüzdeki dönemde özellikle konuşacağımız yeni ürünlerinizle ya da yeni hizmet modellerinizle ilgili de kısacabilgi alabilir miyiz?
Önümüzdeki dönemde de her zaman olduğu gibi Saint-Gobain, yalnızca bugünün ihtiyaçlarını karşılayan değil, aynı zamanda yarının şehirlerini şekillendirecek ürün ve hizmetleriyle öne çıkacak. Bizim için inovasyon, yalnızca teknik bir kavram değil; yaşam kalitesini yükselten, çevresel etkileri azaltan ve topluma değer katan bütünsel bir vizyonun parçasıdır.
Yangın güvenliği alanında geliştirdiğimiz yeni nesil sistemler, daha yüksek dayanım sağlayarak güvenliği artırırken aynı zamanda tasarım esnekliği sunuyor. Cephe çözümlerimizde enerji verimliliği ve yangın dayanımını bir araya getiren çok katmanlı sistemler ise sektör için gerçek bir paradigma değişimi yaratıyor. Bu çözümler, karbon ayak izini azaltmanın yanı sıra binaların uzun vadeli değerini de yükseltiyor.
Saint-Gobain’in farkı yalnızca ürünlerde değil, hizmet anlayışında da kendini gösteriyor. Yeni dönemde dijital platformlarımız aracılığıyla mimar ve mühendislerin tasarım aşamasında en doğru sistemi kolaylıkla seçmesini sağlıyor, uygulama sonrasında ise teknik danışmanlık ve eğitim desteği sunuyoruz. Böylece ürünün ötesine geçerek uçtan uca bir çözüm deneyimi yaratıyoruz.
Kısacası, önümüzdeki dönemde öne çıkan Saint-Gobain, inovasyonu somut bir değere dönüştüren Saint-Gobain olacak. Sürdürülebilirlikten ödün vermeden, estetikten taviz vermeden ve güvenliği her zaman merkezde tutarak. Bizim için gelecek bugünden başlıyor ve biz bu geleceği Türkiye’deki tüm paydaşlarımızla birlikte inşa etmeye kararlıyız.
• Sürdürülebilir Çevre Politikaları ve Yaşanabilir Çevre Stratejileri doğrultusunda, gerçekleştirdiğiniz çalışmalarınız ile Sosyal Sorumluluk Projeleriniz hakkında neler söylemek istersiniz? Sürdürülebilir odaklı bir marka olarak geri dönüşüm, atık yönetimi ve yenilenebilir enerji kullanımı konularında neler yaptıklarınızı öğrenebilir miyiz?
Saint-Gobain için sürdürülebilirlik, şirket kültürünün ve iş stratejisinin merkezinde yer alan uzun soluklu bir yolculuktur. Grup, 2003 yılında Davranış ve Çalışma İlkeleri’ni hayata geçirerek bu alandaki ilk adımlarını atmış ve aynı yıl Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni imzalayarak uluslararası taahhütlerini ortaya koymuştur. 2015’te on yıllık sürdürülebilirlik hedeflerini açıklayan Saint-Gobain, 2019 yılında ise “1.5°C için İş Tutkusu” girişimine katılarak 2050’de karbon nötr olma hedefini benimsemiştir. Günümüzde şirketin tüm faaliyetleri, karbon emisyonlarının azaltılması, döngüsel ekonomi uygulamaları ve kaynakların verimli kullanımı ilkeleri doğrultusunda yürütülmektedir. Bu çerçevede enerji verimliliği yatırımları, güneş enerjisi projeleri ve üretim süreçlerinde sürekli iyileştirme çalışmaları öne çıkan uygulamalar arasında yer almaktadır.
Saint-Gobain Türkiye olarak, grubun global vizyonuna paralel bir şekilde net sıfır karbon hedefi doğrultusundaki yolculuğumuzu kararlılıkla sürdürüyoruz. İş modellerimizi verimlilik ve sürdürülebilirlik ekseninde yeniden kurgularken, yatırımlarımızı ve projelerimizi de bu doğrultuda planlıyoruz. 2021 yılından bu yana sürdürülebilirlik çalışmalarımızı beş ana başlık altında yürütüyoruz: kurumsal kültüre entegrasyon, ürün ve çözümler, operasyonlar, iletişim süreçleri ve pazara somut katkılar. Böylece Türkiye’deki faaliyetlerimizle, grubun 2030 hedeflerine ulaşma yolunda hızlı ve planlı bir şekilde ilerliyoruz.
Global ölçekte 2030 için belirlenen hedeflerimiz net: endüstriyel su tüketiminin %50 azaltılması, satın alınan enerji ve yakıt kaynaklı doğrudan emisyonların (Kapsam 1 ve 2) %33 düşürülmesi, tedarik zinciri, lojistik ve ürün kullanımından kaynaklanan dolaylı emisyonların (Kapsam 3) %16 azaltılması ve geri dönüştürülemeyen atıkların %80 oranında azaltılması. Ayrıca, kullanılan hammaddelerde geri dönüştürülmüş içerik oranının %30’a çıkarılması, ambalajlarda en az %30 oranında geri dönüştürülmüş veya biyo-bazlı malzeme kullanılması ve tüm ürün gruplarında yaşam döngüsü analizlerinin tamamlanması hedefleniyor.
Türkiye’de yürüttüğümüz projeler ile, karbon emisyonlarının azaltılmasına, su tasarrufuna ve döngüsel ekonomiye doğrudan katkı sağlamaktayız. Üretimde plastik ve kâğıt malzemelerin geri dönüştürülmüş içeriklerle değiştirilmesi, paletlerin yeniden kullanımı, atıkların geri kazanımı ve enerji geri dönüşüm tesislerinde değerlendirilmesi bu çalışmalarımıza örnek oluşturuyor. Güneş enerjisi yatırımlarımız sayesinde elektrik ihtiyacımızın büyük bölümü yenilenebilir kaynaklardan karşılanırken, hafif sistem çözümlerimizle hem karbon hem de su tasarrufu sağlamaktayız. Ayrıca, çimento ve beton katkıları ile dijital çözümlerimiz, sektörün karbon ayak izinin azaltılmasında önemli rol oynamaktadır.
Saint-Gobain Türkiye, projelerde sistem yaklaşımıyla değer yaratmaktadır. Düşük karbon odaklı projelerde EPD belgeli ürünler ve özel çözümler sunuyor; alçı levha ve mantolama sistemleriyle enerji verimliliği ve ısıl konfor sağlanmasına ön ayak oluyoruz. İç mekân hava kalitesini artıran sertifikalı ürünlerimiz, ses yalıtımı ve akustik tavan çözümlerimizle destekleniyor, projelere özel tasarım ve detay geliştirme kabiliyetimizle de çevresel ve teknik hedeflere uygun bütüncül çözümler hayata geçiriyoruz.
Sonuç olarak, Saint-Gobain Türkiye olarak hem global hem de yerel hedeflerle uyumlu bir şekilde karbon emisyonlarını azaltmaya, döngüsel ekonomiyi güçlendirmeye ve su kaynaklarını verimli kullanmaya devam ediyoruz. Bu yaklaşımımız ile, Türkiye’nin enerji dönüşüm sürecine katkı sağlarken, gelecek nesiller için daha sürdürülebilir yaşam alanları oluşturmayı amaçlıyoruz.
GENEL
Türkiye’de Yangın Güvenliği Yeni Standartlarla Güçleniyor: Uluslararası Uyum ve Yeni Nesil Çözümler
Yayınlandı
3 hafta önce-
Ekim 17, 2025Yazar:
yapiinsaatdergisi
Form Endüstri Tesisleri Türkiye Satış Müdürü Sinan Arısoy
Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik’in 2025 güncellemeleriyle birlikte Türkiye’de yangın güvenliği standartları Avrupa normlarıyla daha da yakınlaştı. Form Endüstri Tesisleri, duman kontrolü ve doğal havalandırma çözümleriyle konut, ticari ve endüstriyel projelerde güvenlik ve konforu aynı çatı altında sunuyor.
- Türkiye’deki mevcut Yangın Yönetmeliklerinin uluslararası standartlarla uyumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’de yangın güvenliği konusunda uzun süredir yürürlükte olan Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik, 2025 yılında yayımlanan güncellemelerle uluslararası standartlarla daha güçlü bir uyum yakaladı. Biz, sektör temsilcileri olarak bu düzenlemelerin Avrupa normlarıyla paralellik taşımasının son derece önemli olduğunu düşünüyoruz. Bununla birlikte yönetmeliğimiz; endüstriyel tesisler hakkında çok detaylı bilgiler içermiyor. Özellikle kendi konumuz olan duman kontrolü hakkında tasarımcı ve uygulayıcılara net yön göstermektense, yoruma açık anlatımlar içeriyor. Bu nedenle de farklı şehirlerdeki itfaiye birimleri ruhsat açısından değerlendirirken farklı yorumlayabiliyorlar.
- Son yıllarda Türkiye’deki Yangın Güvenliği standartlarında öne çıkan değişiklikler nelerdir?
Son dönemde en dikkat çekici gelişme, 2025 yılı başında yapılan düzenlemeler oldu. Özellikle konut ve ticari binalarda yangın güvenliği ekiplerinin oluşturulması, acil durum planlarının güncellenmesi ve ekipman eksiklerinin yıl sonuna kadar tamamlanması zorunlu hale getirildi. Ayrıca, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yayımlanan uygulama kılavuzları sayesinde hem tasarım hem de uygulama tarafında sektör oyuncularının sorumlulukları daha açık şekilde tanımlandı. Biz, bu değişikliklerin uygulamada yeknesaklığı güçlendirdiğini ve ulusal ölçekte güvenlik seviyesini yukarı taşıdığını gözlemliyoruz.
- Ülkemizdeki Yangın Güvenliği eğitimi ve bilinçlendirmesi, projeler kapsamında standartlara uyumda ne kadar etkili ya da yeterli düzeyde midir?
Eğitim ve bilinçlendirme alanında son yıllarda önemli ilerlemeler kaydedildiğini söyleyebiliriz. Üniversiteler, meslek liseleri ve özel eğitim merkezlerinde yangın güvenliği odaklı sertifika programlarının yaygınlaşması, sektör çalışanlarının teknik bilgi düzeyini artırıyor. Bununla birlikte, bizce hâlâ iyileştirilmesi gereken noktalar mevcut. Standartlara uyum, yalnızca mühendislik tasarımlarıyla değil, aynı zamanda sahadaki çalışanların doğru uygulamaları benimsemesiyle mümkün oluyor. Bu nedenle, periyodik eğitimlerin zorunlu hale gelmesi, denetlenmesi ve bilinçlendirme faaliyetlerinin sahaya daha güçlü şekilde yansıması gerektiğini düşünüyoruz.
- Denetim süreçlerinde en sık karşılaşılan Yangın Güvenliği eksikleri hakkında da bilgi alabilir miyiz?
Denetimlerde en sık karşılaşılan eksiklikler, yangın söndürme ve algılama sistemlerinin periyodik bakımının aksatılması, acil çıkış kapılarının uygun kullanılmaması ve tahliye yollarındaki işaretleme ile aydınlatmaların standartlara uygun olmamasıdır. Biz, bu eksiklerin çoğunlukla uygulama ve bakım süreçlerindeki ihmalden kaynaklandığını görüyoruz. Yönetmeliğin güncel hükümleriyle birlikte bu eksiklerin daha sıkı takip edilmesi ve yaptırımların devreye girmesi, güvenlik kültürünün kalıcı şekilde yerleşmesine katkı sağlayacaktır.
- Yangın Güvenliğinde Yeni Nesil Çözümler kapsamında, son dönemde geliştirmiş olduğunuz ve pazara sunduğunuz yeni ürünleriniz ve öne çıkan hizmetleriniz hakkında bilgi alabilir miyiz?
Yangın güvenliği kapsamında; doğal duman tahliyesi konusunda, çeşitli marka ve modelde ürünleri projelerle buluşturuyoruz. Endüstriyel yapılarda, uzun ömürlü ve dayanıklı ürün gamına sahip Alman menşeili RODA firmasının duman tahliye kapaklarının tedarik ve montajlarını yapıyoruz. Mimari bakış açısının önemli olduğu projelerde ise Alman Lamilux firmasının ürünlerini tercih ediyoruz. AVM, ofis binaları, eğitim ve sağlık yapıları, oteller gibi estetiğin ön planda olduğu projelerde, mimar ve yatırımcılar cam ışıklık ve cam duman tahliye kapaklarımızı tercih ediyorlar.
- Konut, Ticari ve Endüstriyel çözümler arasında nasıl bir ürün segmentasyonu sahipsiniz?
Form Endüstri Tesisleri olarak, farklı kullanım alanlarına hitap eden geniş bir ürün portföyüyle sektörde yer alıyoruz. İzmir Pancar Organize Sanayi Bölgesi’ndeki 20.000 m²’lik üretim tesisimizde duman tahliye kapakları, doğal havalandırma sistemleri, günışığı aydınlatma çözümleri ve evaporatif soğutma ürünleri geliştiriyoruz. Ayrıca, su kaynaklı ısı pompaları, klima santralleri, fancoil cihazları ve ısı geri kazanım sistemleri de ürün gamımızda bulunuyor. Lennox’un lisanslı üretimini yapan dünyadaki ilk ve tek üretim tesisi olmamız, uluslararası düzeydeki mühendislik kabiliyetimizi gösteriyor. Ürünlerimiz; konut projelerinde enerji verimliliği sağlayan iklimlendirme çözümlerinden, ticari yapılarda konforu artıran sistemlere, ağır sanayi tesislerinde yüksek güvenlik sunan duman tahliye, doğal aydınlatma ve havalandırma çözümlerine kadar çok geniş bir alanda kullanılabiliyor. Böylece her segmentin ihtiyacına uygun çözümleri tek çatı altında sunabiliyoruz.
- Doğru sistem / uygun ürün secimi için nelere dikkat edilmeli?
Her projenin ihtiyaçları farklıdır ve biz bunun bilinciyle hareket ediyoruz. İklim koşulları, kullanım yoğunluğu, mimari tasarım ve enerji hedefleri göz önünde bulundurulmadan yapılan standart ürün seçimlerinin uzun vadede hem maliyet hem de verimlilik açısından sorun yaratabileceğini biliyoruz. Bu nedenle biz, her projeye özel mühendislik yaklaşımıyla çözümler sunuyoruz. Evaporatif soğutmada Fesklima, doğal havalandırmada GAL ve RODA Airstar, gün ışığı aydınlatma çözümlerinde Lamilux ve SunviaTube gibi markalarımızla enerji tasarrufunu ve düşük işletme maliyetini öncelikli hale getiriyoruz. Böylelikle müşterilerimizin kısa vadeli ihtiyaçlarına cevap verirken uzun vadede de sürdürülebilir avantajlar yaratıyoruz.
- Projelerde tercih edilen ürün ve hizmetlerinizin, satış ya da uygulama sonrası müşterilerinize sağladığı avantajlar/katma değerler hakkında neler söylemek istersiniz?
Bizim en önemli farkımız, yalnızca ürün sunan bir tedarikçi olarak değil; çözüm ortağı olarak sahada yer almamızdır. Müşterilerimizle çalışırken ihtiyaca uygun çözümleri belirliyor, projelendirme aşamasından devreye alma sürecine kadar tüm süreci yönetiyoruz. Satış sonrası da periyodik bakım, teknik destek ve yedek parça temini gibi hizmetlerle müşterilerimizin yanında oluyoruz. Bu yaklaşım, enerji verimliliğini artırıyor, bakım maliyetlerini düşürüyor ve sistemlerin kesintisiz çalışmasını sağlıyor. Böylece biz müşterilerimize sadece teknik çözümler değil, güvenilirlik ve sürdürülebilirlik anlamında da uzun vadeli bir katma değer sunmuş oluyoruz.
- Sektörümüzün gelişimi için büyük bütçeler ayırmaktasınız, emek yoğun AR-GE çalışmalarınız ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Biz Ar-Ge’ye yaptığımız yatırımları, geleceğin ihtiyaçlarını bugünden karşılamak için stratejik bir zorunluluk olarak görüyoruz. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından onaylanmış Ar-Ge Merkezi unvanımızla, enerji verimliliği yüksek, düşük karbon ayak izine sahip ve akıllı teknolojilerle entegre çözümler geliştiriyoruz. İzmir’deki mühendislik merkezimizde kullanıcı alışkanlıklarını, iklim verilerini ve sürdürülebilir mimari trendlerini analiz ederek yeni nesil ürünler geliştiriyoruz. Yatırımlarımız sayesinde hem üretim hatlarımızı çevreci normlara uygun hale getirdik hem de sektörde karbon ayak izini azaltan öncü çözümleri pazara sunduk. Bu çalışmalarla sadece bugünün ihtiyaçlarını değil, geleceğin sürdürülebilir yapılarını da şekillendirmeyi hedefliyoruz.
- Önümüzdeki dönemde özellikle konuşacağımız yeni ürünlerinizle ya da yeni hizmet modellerinizle ilgili de kısaca bilgi alabilir miyiz?
Biz geleceği akıllı sistemlerde görüyoruz. Önümüzdeki dönemde geliştireceğimiz yeni nesil havalandırma çözümlerinde dijitalleşmeyi ve yapay zekâ destekli analiz sistemlerini entegre etmeyi planlıyoruz. Özellikle akıllı bina otomasyonlarıyla uyumlu, dış hava koşullarına göre otomatik çalışan kontrol sistemleri önümüzdeki dönemin öne çıkan ürünleri olacak. Ayrıca, ürün yaşam döngüsünde düşük karbon ayak izli malzemelerin kullanımına daha fazla odaklanıyoruz. Bu yaklaşım hem sürdürülebilirlik hedeflerimize hem de müşterilerimizin çevreci beklentilerine yanıt veriyor. Biz yenilikçi çözümlerle sektöre yön vermeye ve geleceğin ihtiyaçlarını bugünden karşılamaya kararlıyız.
- Sürdürülebilir Çevre Politikaları ve Yaşanabilir Çevre Stratejileri doğrultusunda, gerçekleştirdiğiniz çalışmalarınız ile Sosyal Sorumluluk Projeleriniz hakkında neler söylemek istersiniz?
Biz sürdürülebilirliği yalnızca üretim süreçlerinde değil, toplumsal katkı sağladığımız projelerde de önceliklendiriyoruz. Üretim tesislerimizde enerji ve su tüketimini azaltmak amacıyla sensör tabanlı otomasyon uygulamalarını hayata geçirdik.
Gençlerin mesleki gelişimlerini desteklemek üzere meslek liseleriyle iş birlikleri kurduk ve bu kapsamda teknik eğitimlere destek veriyoruz. 2025 yılı itibarıyla bu eğitim iş birliklerini daha da yaygınlaştırmayı hedefliyoruz. Bizim için sürdürülebilir çevre politikaları hem çevresel etkimizi azaltmayı hem de gelecek nesillerin nitelikli iş gücü olarak yetişmesine katkıda bulunmayı kapsıyor.
- Sürdürülebilir odaklı bir marka olarak geri dönüşüm, atık yönetimi ve yenilenebilir enerji kullanımı konularında neler yaptıklarınızı öğrenebilir miyiz?
Üretim anlayışımızda geri dönüşüm ve enerji verimliliği temel önceliklerimizden biri. Bu kapsamda geri dönüştürülebilir malzeme kullanım oranımızı %65’in üzerine çıkardık ve proseslerimizde sensör tabanlı verimlilik uygulamalarını devreye aldık. Ayrıca İzmir’deki tesisimizde kurduğumuz güneş enerjisi sistemi sayesinde elektrik ihtiyacımızın tamamını yenilenebilir kaynaklardan karşılıyoruz. Karbon ayak izimizi düzenli olarak ölçüyoruz. 2024 yılında sektörümüzde ilk karbon ayak izi raporunu yayımlayan firma olduk. 2030 yılına kadar karbon nötr olma hedefimiz doğrultusunda, atık yönetiminden tedarik zincirine kadar tüm süreçlerimizde çevreci standartları önceliklendiriyoruz.
Son Yazılar
- Volvo Trucks, Göz Takip Teknolojisi İle Sürücü Uyarı Destek Sistemini Üst Seviyeye Taşıyor! Kasım 7, 2025
- TÜRKİYE ÇİMENTO SEKTÖRÜNDE OYAK VE SİNTEK’TEN ÖNEMLİ İŞ BİRLİĞİ Kasım 7, 2025
- Pusula Holding Antalya’da Gerçekleştirilen Lansman Toplantısıyla Tanıtıldı Kasım 7, 2025
- BOMAG’ın Kasım Ayına Özel “Filtre ve Bakım Kampanyası” Başladı! Kasım 7, 2025
- İZODER’DEN DÜNYA ŞEHİRCİLİK GÜNÜ’NE ÖZEL AÇIKLAMA Kasım 7, 2025
- KALEKİM’DEN SEKTÖRDE GÜVEN VE KALİTEYİ GÜÇLENDİREN İMZA Kasım 7, 2025
- İzocam Genel Direktörü Murat Savcı: “Yeni Düzenlemelerle Yalıtımda Yeni Bir Dönem Başlıyor!” Kasım 7, 2025
- Sabancı, çevik icra ve ortak sorumluluk kültürünü portföy odaklı yeni yönetim modeliyle güçlendiriyor. Kasım 7, 2025
- Seranit’ten İklim Koşullarına Karşı Dayanıklı Dış Cephe Çözümleri Kasım 6, 2025
- Rönesans Gayrimenkul Yatırım’ın operasyonel karı yılın üçüncü çeyreğinde 135 milyon Euro’ya ulaştı Kasım 6, 2025
- Albayrak Beton Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Albayrak: “Konut sahibi olmayı kolaylaştırmak için mortgage sistemi kurulmalı” Kasım 6, 2025
- Modüler inşa teknikleri proje maliyetini azaltıyor Kasım 6, 2025
- NG Kütahya Seramik, ‘2024 Sürdürülebilirlik Raporu’nu Yayınladı! Kasım 6, 2025
- Form Şirketler Grubu, 60 yıllık başarı hikayesini unutulmaz bir geceyle taçlandırdı Kasım 6, 2025
- TLC Klima, Otellerde VRF Klima Sistemlerinin Avantajlarını Antalya’da Anlattı Kasım 6, 2025
Trendler
RÖPORTAJ1 yıl önce“İklimlendirme Sektöründe Kullanıcıların Daha İyi Bir Yaşam Sürmelerine Yardımcı Olacak Yeniliklere Öncülük Etmeyi Sürdüreceğiz”
GENEL1 yıl önceAlarko Carrier, 11 Yıldır İhracatta Zirvenin Sahibi!
GENEL2 yıl önceEnerji verimliliğinin yolu ısı yalıtımından geçiyor
GENEL2 yıl önceSika Yapı Kimyasalları, Deprem ile İlgili Bilinçlendirme Projesine devam ediyor
GENEL1 yıl önceSektörel Liderlikte Bir Adım Daha: Hareket, Heavy Lift Awards’da İnovasyon Ödülü Aldı!
SEKTÖREL2 yıl önceDoka Türkiye, 17-20 Nisan 2024 tarihleri arasında bu yılın merakla beklenen TurkeyBuild Fuarı’na katılım sağlayacak
GENEL1 yıl önceİsra Portföy’ün Birinci ve İkinci GSYF İhraç Belgelerine SPK’dan Onay Geldi
GENEL1 yıl önceIrak Kalkınma Yolu ile yıllık 5 milyar dolarlık potansiyel









