GENEL
SAINT-GOBAIN, KÜRESEL LİDERLİĞİNİ KULLANARAK KÂRLI BÜYÜMESİNİ HIZLANDIRIYOR

Yayınlandı
4 saat önce-
Yazar:
yapiinsaatdergisi
Hafif ve sürdürülebilir yapı çözümlerinde dünya lideri Saint-Gobain, “Lead & Grow” (Liderlik Et ve Büyü) stratejisiyle her bölgede lider konumunu pekiştirip ülke bazlı iş modelleriyle kârlı büyümesini hızlandırıyor.
Hafif ve sürdürülebilir yapı çözümlerinde dünya lideri olan Saint-Gobain, daha önce açıklamış olduğu stratejik planı “Grow & Impact”in (Büyü ve Etki Et) başarısının ardından, yeni stratejik planı “Lead & Grow”u (Liderlik Et ve Büyü) hayata geçiriyor. Grup, her bölgede lider konumunu ve yerel pazarlara uyumlu ülke bazlı iş modelini, küreselleşmeden uzaklaşan, yerelleşme eğiliminde olan yeni dünya düzenine uygun şekilde konumlandırarak kârlı büyüme hedefini yukarı taşıyor.
- Benzersiz çözüm portföyü sayesinde performans ve sürdürülebilirlikte fark yaratarak, konut dışı yapı ve altyapı projelerindeki payını artırmak,
- Büyüme ve değer yaratmaya odaklanan strateji:
- 2026–2030 döneminde yaklaşık 12 milyar avroluk yatırım ve satın alma gerçekleştirmek¹,
- Grup profilini optimize etmeye devam ederek, 2030 itibarıyla toplam satışların %20’sinden fazlasını varlık dönüşümünden (satın alma ve satışlar) oluşmasını sağlamak,
- 2026-2030 arasında finansal hedeflerde çıtayı yükseltmek:
- Yerel para birimleri bazında ortalama orta tek haneli satış büyümesi (piyasa ortalamasının 1–2 puan üzerinde),
- %15–18 arası EBITDA marjı³,
- %50’nin üzerinde serbest nakit dönüşüm oranı,
- %13’ün üzerinde sermaye getirisi (ROCE),
- Hissedarlar için cazip getiriler: 2030’a kadar yaklaşık 8 milyar avro tutarında temettü ve hisse geri alımı planlanıyor.
Saint-Gobain Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Benoit Bazin şirketin yeni stratejisi ile ilgili değerlendirmesinde şunları söyledi:
“Hafif ve sürdürülebilir inşaatta dünya lideri olan Saint-Gobain, yenilikçi ve sürdürülebilir çözümlerden oluşan kapsamlı portföyü sayesinde yapı sektörünün karşılaştığı temel zorlukları, ele almak için çok güçlü bir konuma sahip. Son yıllarda Grup, ‘Grow & Impact’ planıyla yeni yapısının gücünü ve uygulama kapasitesini açıkça ortaya koydu. ‘Lead & Grow’ planıyla birlikte Saint-Gobain, artık büyüme, kârlılık ve hem hissedarları hem de müşterileri için değer yaratma yolculuğunu daha da ileriye taşıyor. Mevcut jeopolitik ortamda Saint-Gobain, yerel değer zincirlerine dayalı ve ülke bazında oluştuduğu güçlü operasyon modeli sayesinde önemli bir avantaja sahip. Ekiplerimizin bilgi birikimi ve adanmışlığı sayesinde, her bölgede piyasanın üzerinde performans göstereceğimize ve büyük fırsatları değerlendireceğimize eminim: Asya’da ve demografi ile kentleşmenin itici güç olduğu yüksek büyüme potansiyelli ülkelerde, güçlü yapısal ihtiyaçların bulunduğu Kuzey Amerika’da ve toparlanma potansiyeli yüksek Avrupa’da. Ayrıca, özellikle yapı kimyasalları alanındaki güçlü konumumuz sayesinde altyapı ve konut dışı segmentlerde yeni büyüme alanlarına da açılacağız. Bugünün ve yarının dünyasını, azim ve sorumlulukla inşa ediyoruz.”
Hafif ve sürdürülebilir inşaatta dünya lideri…
Saint-Gobain, yeni inşaat, yenileme ve altyapı projelerinde performansı ve sürdürülebilirliği en üst düzeye çıkaran kapsamlı bir çözüm portföyü sunan benzersiz bir şirkettir. Bu portföy; dış cephe çözümlerini (çatı, cephe ve cam), iç mekân çözümlerini (alçı levha bölme duvarlar, yalıtım ve asma tavan sistemleri), yapı kimyasallarını (su yalıtımı ve sızdırmazlık, zemin ve duvar harçları, yapıştırıcılar ve yüzey kaplamaları, beton ve çimento için katkı ve katkı malzemeleri) ve ayrıca ticaret alanındaki hizmetleri (danışmanlık, spesifikasyon ve dijital hizmetler dâhil) kapsamaktadır.
Grup, yaklaşık 500 milyar avro değerindeki küresel bir pazara hitap etmekte olup, hem konut hem de konut dışı inşaat ile altyapı alanlarında güçlü büyüme fırsatlarına sahiptir. Saint-Gobain, sağlam sanayi altyapısı ve ülke bazlı konumlanmasıyla, her coğrafyada yapı sektörünün temel zorluklarına yanıt verebilecek ideal bir konumdadır.
- Demografik büyüme ve kentleşme, özellikle Asya ve gelişmekte olan ülkelerde,
- Şantiye verimliliği ve enerji verimli renovasyon, özellikle Avrupa’da,
- İklim değişikliğine uyum ve altyapının dayanıklılığı, özellikle Kuzey Amerika’da,
- Küreselleşmenin gerilemesiyle birlikte üretimin yeniden ülke içine taşınması
- Kaynak kıtlığına karşı döngüsel ekonomi yaklaşımları.
Saint-Gobain, Batı Avrupa, Kuzey Amerika ve Asya ile gelişmekte olan ülkeleri kapsayan geniş ve dengeli coğrafi varlığı sayesinde güçlü bir konumda bulunuyor. Batı Avrupa toparlanma potansiyeliyle öne çıkarken, Kuzey Amerika yapısal olarak istikrarlı bir pazar sunuyor; Asya ve gelişmekte olan ülkelerde ise demografi ve kentleşme dinamikleri büyümeyi destekliyor.
Yeni stratejik plan “Lead & Grow” ( Liderlik Et ve Büyü) kapsamında Saint-Gobain, yüksek büyüme potansiyeline sahip bölgelerdeki varlığını artırmayı hedefliyor. Uzun vadede, Kuzey Amerika, Asya-Pasifik ve gelişmekte olan ülkelerin toplam satışlar içindeki payının bugünkü yaklaşık %50 seviyesinden %60’a yükselmesi öngörülüyor.
Grubun iş modelinin başarısında ülke bazlı platformlar kilit rol oynuyor. Saint-Gobain markasının gücünden ve geniş ürün portföyünden yararlanan bu platformlar, kendi pazarlarında büyümenin itici gücü konumunda. Her ülke platformu, o ülkenin vatandaşı olan CEO’lar tarafından yönetiliyor ve ekipler; EBITDA, serbest nakit akışı ve sermaye getirisi (ROCE) gibi performans göstergelerinde tam sorumluluk taşıyor.
Saint-Gobain, sunduğu sürdürülebilir çözümlerle yapı sektörünün dönüşümüne yön veren bir referans noktası haline gelmiş durumda. Grubun toplam satışlarının yaklaşık %75’i sürdürülebilir ürünlerden oluşuyor. Saint-Gobain’in bir yılda sattığı çözümler, kullanım ömürleri boyunca yaklaşık 1 milyar ton CO₂ emisyonunun oluşmasını engelliyor.
Kendi karbonsuzlaşma yol haritası kapsamında da önemli ilerleme kaydeden Saint-Gobain, 2017’den bu yana CO₂ emisyonlarını %34 oranında azaltmış durumda. 2050’de net sıfır karbon taahhüdü doğrultusunda, 2017 seviyesine göre 2035 yılına kadar %40–45 arasında azaltmayı hedefliyor.
Güçlendirilmiş büyüme perspektifiyle
Çözümler: Saint-Gobain’in rekabet avantajı
Saint-Gobain, değer zincirinin tüm aşamalarında müşterilerinin beklentilerini karşılamak üzere, sürdürülebilirlik ve performansı birlikte sunan kapsamlı ve yenilikçi çözümler geliştiriyor.
Bu çözümler şu avantajları sağlıyor:
- Mülk sahipleri için: Enerji verimliliği, iklim dayanıklılığı, düşük karbonlu çözümler ve döngüsellik sayesinde mülk değerinin artışı.
- Kullanıcılar için: Isı, akustik, görsel konfor ve hava kalitesi performansı ile konfor ve yaşam kalitesinde artış.
- Mimarlar ve yükleniciler için: Teknik şartname ve danışmanlık desteği, şantiyede verimlilik ve döngüsel malzemeler.
Saint-Gobain, yüksek katma değerli ve entegre sistemler sunan çözümlerle faaliyetlerini genişletiyor, çapraz satışları hızlandırıyor ve ülke bazlı ana müşteri stratejisiyle belirli satışlardaki payını artırıyor. Bu çözümler; profesyonel bayilik, yapı market dağıtımı, doğrudan satış ve dijital satış gibi tüm satış kanallarında uygulanıyor. Bu yaklaşım, ticari başarıyı artırırken satış karmasını zenginleştiriyor ve kârlılığı yükseltiyor.
Yüksek büyüme potansiyeline sahip pazarlar: Konut dışı ve altyapı segmentleri
Son birkaç yılda ürün yelpazesini genişleten Saint-Gobain, konut dışı (eğitim ve sağlık tesisleri, oteller, veri merkezleri gibi) ve altyapı (ulaşım, enerji) alanlarında önemli büyüme fırsatları yakaladı. Grup, bugün yaklaşık 250 milyar avro değerinde olan bu pazarda 15 milyar avro gelir elde ediyor. Saint-Gobain, farklılaşmış ve yenilikçi “amiral gemisi” ürünlere odaklanan özel çözümler geliştirerek, tüm portföyünün satışlarını destekleyen bir yapı oluşturdu.
- Sağlık tesisleri için: Yaz konforu, X-ray koruması, hijyen, hava kalitesi ve akustik konfor çözümleri,
- Veri merkezleri ve hassas üretim tesisleri için: Hızlı inşaat süreçleri, düşük karbonlu bölme duvar ve beton, hava akışı yönetimi ve gelişmiş ısı yalıtımı,
- Köprü ve tüneller için: Teknik su yalıtımı, özel katkılar, genleşme ve enjeksiyon harçları, onarım ve koruma sistemleri,
- Havaalanları için: Pist güçlendirme, yangına dayanıklı camlar, güneş kontrol cepheleri, teknik zeminler ve akustik bölme duvar sistemleri.
Bu yüksek potansiyelli pazarlarda büyümeyi destekleyen benzersiz avantajlara sahip:
- Ülke bazlı uzman satış ekipleri, karmaşık veya büyük ölçekli projelere odaklanıyor; kilit müşteri yönetimi ve örnek projelerden elde edilen deneyimlerle ilerliyor.
- Yapı bilimi ve yapay zekâ destekli Ar-Ge ve inovasyon kabiliyeti, Saint-Gobain’in öncü rolünü pekiştiriyor ve çözümlerinin her yerel pazarın özel ihtiyaçlarına uyarlanmasını sağlıyor.
- Yapı kimyasalları alanındaki liderlik: Grup, bu segmentteki satışlarını bugünkü 6,5 milyar avro seviyesinden 2030 itibarıyla 9 milyar avronun üzerine çıkarmayı, böylece altyapı pazarındaki payını artırmayı hedefliyor.
Hissedarlar için cazip strateji
Büyüme ve değer yaratmaya odaklanan sermaye tahsisi
Saint-Gobain, güçlü nakit üretim kapasitesi sayesinde 2026–2030 döneminde yaklaşık 20 milyar avroluk sermayeyi disiplinli bir şekilde tahsis etmeyi planlıyor. Bu plan; büyüme, hissedarlar için cazip getiriler ve sağlam bir bilanço hedeflerini bir araya getirirken, bu dönemde net borç / EBITDA oranını 1,5x ile 2,0x aralığında korumayı hedefliyor..
Planın öne çıkan unsurları:
- Yaklaşık 12 milyar avro, büyüme yatırımları ve satın almalara (tasfiyeler sonrası net tutar) ayrılacak.
- Yatırımlar için %20’nin üzerinde iç getiri oranı (IRR),
- Satın almalar için ise 3. yılda sermaye maliyetinin (WACC) üzerinde getiri (ROCE) şartı aranacak.
- Odak alanları: liderlik pozisyonlarının güçlendirilmesi, yüksek büyüme gösteren ülkeler ve yapı kimyasalları segmentine ağırlık verilecek
- Grup portföyünün aktif biçimde optimize edilmesi: Büyüme, kârlılık ve değer yaratımını desteklemek amacıyla 2030’a kadar toplam satışların %20’sinden fazlasına denk gelen varlık dönüşümü (satışlar + satın almalar) hedefleniyor.
- Hissedar getirilerinin artırılması:
- Yaklaşık 6 milyar avro temettü olarak hissedarlara dağıtılacak; hisse başına temettüde düzenli artış hedefleniyor.
- Yaklaşık 2 milyar avro tutarında hisse geri alımı gerçekleştirilecek.
Finansal hedeflerde çıta yükseldi: 2026–2030 dönemi için iddialı yol haritası
- Yerel para birimleri bazında, pazarın 1–2 puan üzerinde olmak üzere ortalama orta tek haneli satış büyümesi,,
- %15–18 arası EBITDA marjı,
- %50’nin üzerinde serbest nakit akışı dönüşüm oranı,
- %13’ün üzerinde sermaye getirisi (ROCE).
Saint-Gobain ayrıca 2025 yılının tamamı için %11’in üzerinde bir faaliyet marjı elde etmeyi beklediğini doğruladı.
Bunları da Beğenebilirsin
GENEL
Kriz Anında Samimiyet ve Şeffaflık Başarılı İtibar Yönetiminin Anahtarı

Yayınlandı
1 saat önce-
Ekim 16, 2025Yazar:
yapiinsaatdergisi
İtibar, kuşkusuz ki kurumların ve markaların en değerli sermayelerinin başında geliyor. Ancak yıllar boyunca süren çalışmalarla inşa edilen bu itibar, bir kriz anında dakikalar içinde yerle bir olabiliyor ya da zayıflayabiliyor. Gelinen noktada kurumların ve markaların itibarını koruması, güçlü ürünler veya hizmetlerle birlikte kriz dönemlerinde yürüttükleri iletişim stratejilerinin doğruluğuyla ölçülüyor. Kriz yönetiminde hız, şeffaflık ve tutarlılık bir tercih değil, var olmanın temel koşulu.
Kriz, tanımı gereği her ne kadar beklenmedik anlarda ortaya çıksa da etkili bir kriz yönetiminin “beklenmeyeni beklemekle” başladığına dikkat çeken İnomist iletişim Danışmanlığı Ajans Başkanı Sibel Selvi, kriz iletişiminde dikkat edilmesi gerekenlere ışık tutuyor: Başarılı kriz iletişiminin temelinde, olay yaşanmadan önce oluşturulan bir kriz planı bulunur. Kurumun hangi durumları kriz olarak tanımladığı, bu süreçte kimlerin sorumluluk alacağı, iç ve dış paydaşlara nasıl bilgi aktarılacağı gibi tüm süreçler önceden belirlenmeli. Örneğin bir üretim hatası, güvenlik ihlali veya yönetici açıklaması aynı yöntemlerle ele alınamaz. Kriz planı, olası senaryolara göre farklı aksiyon adımlarını ve iletişim tonlarını içermeli. Bir diğer önemli unsur ise kriz anında hızlı tepki verebilme kapasitesi. Geciken açıklamalar, söylentilerin yayılmasına ve markanın hikâyesinin başkaları tarafından şekillendirilmesine yol açar. Hele ki dijital çağda birkaç dakikalık gecikme bile sosyal medyada telafisi güç bir bilgi kirliliği yaratabilir.
Şeffaflık, kriz iletişiminin en güçlü kalkanı
Kriz dönemlerinde bilgi saklamak ya da durumu yeterince önemsememek, kurumların en sık yaptığı hataların başında geliyor. Oysa kriz iletişiminin merkezinde dürüstlük ve şeffaflık yer alıyor. Kamuoyuna açık, doğru ve eksiksiz bilgi sunmak; itibarın korunmasında ve güvenin yeniden inşasında kritik rol oynuyor. Harvard Business Review tarafından yapılan bir araştırma, açık iletişim politikası izleyen markaların kriz dönemlerinde tüketici güvenini yüzde 43 oranında koruduğunu ortaya koyuyor. Kısacası, markaların kriz sürecindeki iletişimi, olayın kendisinden daha kalıcı bir etki yaratabiliyor.
Bu duruma en iyi örneklerden biri, Johnson & Johnson’ın Tylenol krizi olarak gösteriliyor. Ürünlerinden birinin zehirlenme vakalarıyla ilişkilendirilmesi üzerine şirket, milyarlarca dolarlık zararı göze alarak tüm ürünleri piyasadan çekti, kamuoyuna açık bir bilgilendirme yaptı ve yeni güvenlik protokolleri geliştirdi. Bu cesur ve şeffaf tutum, markayı krizin içinden güçlenerek çıkardı. Öte yandan BP’nin 2010’daki Meksika Körfezi petrol sızıntısı olayı, kriz iletişiminde yapılan hataların kurumlara nasıl zarar verebileceğini gösteren çarpıcı bir örnek olarak anılıyor. Şirketin geç açıklama yapması, sorumluluk almaktan kaçınması ve empati kurmaması, marka imajını uzun yıllar boyunca zedeledi.
Krizden sonra başlayan asıl sınav, itibar yönetimi
Kriz iletişimi, yalnızca olayın sıcak döneminde yapılan açıklamalardan ibaret değil. Kriz sona erdiğinde başlayan itibar yönetimi süreci, markanın yeniden yapılanmasında belirleyici rol oynuyor. Bu aşamada markaların krizden çıkardığı dersi somut adımlarla desteklemesi gerekiyor. Kriz anında ortaya çıkan maddi veya manevi mağduriyetler hızla giderilmeli. Ayrıca krizden çıkarılan dersler doğrultusunda yeni politikalar ve önlemlerin kamuoyuyla paylaşılmasına özen gösterilmeli. Bu şekilde kriz, bir tehditten öte kurumsal kültürü güçlendiren bir fırsata dönüşebilir.
Krizlerin nabzı artık sosyal medyada atıyor
Günümüzün dijital çağında hiçbir kriz ‘kapalı kapılar ardında’ yaşanmıyor. Çünkü sosyal medya hem krizi büyütebilen hem de doğru yönetildiğinde markaya güven kazandıran bir mecra haline geldi. X, Instagram, LinkedIn ve TikTok gibi platformlarda krizle ilgili paylaşımlar, geleneksel medyadan çok daha hızlı yayılıyor. Bu nedenle sosyal medya yönetimi, kriz iletişimi planlarının ayrılmaz bir parçası. Gerçek zamanlı takip sistemleri, sosyal dinleme araçları ve doğru tonla oluşturulan yanıtlar, markaya kriz sürecinde önemli bir avantaj sağlar.
Markaların soğukkanlı, empatik ve çözüm odaklı bir iletişim dili benimsemesi, kamuoyundaki algıyı olumlu yönde şekillendirir. Diğer yandan kriz anları, bir markanın gerçek karakterini ortaya koyar. Bu süreçte sergilenen tutum, yalnızca itibarın değil, geleceğe duyulan güvenin de belirleyicisi olabilir. Etkili bir iletişim stratejisiyle krizler, kurumlar için yeniden doğuş fırsatına dönüşebilir.
GENEL
ASAŞPEN, CSTB Sertifikalarıyla Avrupa Standartlarını Bir Üst Seviyeye Taşıdı

Yayınlandı
2 saat önce-
Ekim 16, 2025Yazar:
yapiinsaatdergisi
PVC kapı ve pencere sistemlerinde sektörün öncü markalarından ASAŞPEN, uluslararası kalite yolculuğunda önemli bir başarıya daha imza attı. ASAŞPEN’in Maxi Riviera Serisi profilleri, Fransa merkezli ve bağımsız bir kurum olan CSTB (Centre Scientifique et Technique du Bâtiment) tarafından verilen QB 34 ve QB 59sertifikalarını almaya hak kazandı. Böylece Maxi Riviera Serisi, Avrupa’nın en prestijli kalite standartlarına uygunluğu resmi olarak belgelenmiş oldu.
Avrupa’da yapı malzemelerinin performans ve güvenilirliğini ölçümleyen en önemli otoritelerden biri olan CSTB, verdiği sertifikalarla ürünlerin dayanıklılık, teknik performans ve sürdürülebilirlik kriterlerini onaylıyor. Bu nedenle CSTB sertifikaları, yalnızca Fransa’da değil tüm Avrupa’da projelerde tercih edilmenin ön koşullarından biri olarak kabul ediliyor.
QB 34 sertifikası, profillerde kullanılan hammaddelerin kalite ve uygunluğunu belgeliyor.
QB 59 sertifikası ise Maxi Riviera Serisi profillerin nihai ürün olarak mekanik performans, renk stabilitesi, UV direnci ve uzun ömürlü dayanıklılık gibi kritik kriterleri karşıladığını resmi olarak doğruluyor.
Avrupa Pazarında Güçlü Bir Referans
CSTB sertifikaları, ASAŞPEN’in yalnızca Türkiye’de değil, Avrupa’da da rekabet gücünü artırıyor. Bu belgeler sayesinde Maxi Riviera Serisi, Avrupa projelerinde kullanılabilme avantajına sahip olurken; markaya “uluslararası güvenilirlik” ve “tercih edilme üstünlüğü” kazandırıyor.
ASAŞPEN olarak, kalite ve inovasyona dayalı üretim anlayışımızı bir kez daha uluslararası düzeyde kanıtlamış olmaktan gurur duyuyoruz. Bu başarı, iş ortaklarımızla birlikte yürüttüğümüz güçlü iş birliğinin de en önemli göstergelerinden biridir.
GENEL
İtfaiye ve Özel Güvenlik Şirketleri Birlikte Çalışmalı

Yayınlandı
2 saat önce-
Ekim 16, 2025Yazar:
yapiinsaatdergisi
Securitas, yangın risklerinin yönetiminde itfaiye hizmetleri ile özel güvenlik şirketlerinin iş birliğinin kritik önemine dikkat çekti.
1–2 Ekim 2025 tarihlerinde Adana HiltonSa’da düzenlenen “Tesislerde Proses Emniyeti Sempozyumu”na katılan Securitas, işletmelerde yangın güvenliği konusunda bütüncül bir yaklaşımın gerekliliğini vurguladı.
Sempozyum kapsamında düzenlenen ve moderatörlüğünü Securitas Kurumsal İletişim Müdürü Elif Koca’nın yaptığı “Yangın Riskleri, Önleyici Çözümler ve Güvenliğin Önemi” başlıklı panelde; Securitas İtfaiye Hizmetleri Genel Müdürü Uğur Yertut, Securitas Güvenlik Süreçleri Koordinatörü Hüseyin Erim ve Adana OSB İtfaiye Denetçisi Mustafa Değirmenci işletmeler ve organize sanayi bölgeleri özelinde yangın risklerini ve alınması gereken önlemleri değerlendirdi.
Profesyonel İtfaiye Danışmanlığı Şart
Securitas İtfaiye Hizmetleri Genel MüdürüUğur Yertut, yangın risklerinin yönetiminde güvenlik hizmetlerinin yanında mutlaka profesyonel itfaiye danışmanlığı alınması gerektiğinin altını çizdi: “Securitas İtfaiye olarak görevimiz yalnızca önlem almak değil, aynı zamanda alınan önlemlerin doğru uygulanıp uygulanmadığını denetlemektir. Tesise özel risk analizi yapıyor, eğitim ihtiyaçlarını belirliyor ve senaryolu tatbikatlarla çalışanların rollerini netleştiriyoruz. Örneğin söndürme ekibi en az üç kişiden oluşmalıdır: müdahale eden, hortumcu ve vanacı. Bu ekibe güvenlik görevlileri de dahil olabilir. Multirol hizmetimizle güvenlik görevlilerini bu ekiplerde eğitiyoruz.” Dedi.
Yertut, yangın sırasında kişisel koruyucu ekipmanların hayati önem taşıdığını, karbonmonoksitin saniyeler içinde ölümcül olabileceğini vurguladı. Securitas bünyesinde bugün itibarıyla yaklaık 300 multirol güvenlik görevlisinin yangın güvenliği alanında aktif görev aldığını da sözlerine ekledi.
Yangın, İşletmeler İçin En Kritik Güvenlik Tehdidi
Panelde konuşan Securitas Güvenlik Süreçleri KoordinatörüHüseyin Erim, Türkiye’de 2025 yılında yangınların güvenlik risk analizlerinde öncelikli gündem olması gerektiğini belirtti.
Erim “Yaptığımız analizlere göre fabrikalar %44 ile en yüksek yangın riskine sahip. Ardından depolar (%16), ofisler (%13) ve AVM’ler (%9) geliyor. Güvenlik görevlileri sadece müdahale yöntemlerini değil, yapmamaları gerekenleri de bilmek zorunda. Önceliğimiz yangının çıkmasını engellemektir. Burada dikkat edilmesi gereken görev dağılımları ve tesis, itfaiye ve güvenlik firmasının entegre çalışmasının sağlanması” dedi.
Erim ayrıca, yangın protokollerinin yazılı hale getirilmesi gerektiğini vurgulayarak; alarm sistemlerinin devreye alınması, itfaiyeye haber verilmesi, tahliye süreçleri ve sonrasındaki raporlama adımlarının eksiksiz planlanmasının şart olduğunu söyledi.
Son Yazılar
- Kriz Anında Samimiyet ve Şeffaflık Başarılı İtibar Yönetiminin Anahtarı Ekim 16, 2025
- ASAŞPEN, CSTB Sertifikalarıyla Avrupa Standartlarını Bir Üst Seviyeye Taşıdı Ekim 16, 2025
- İtfaiye ve Özel Güvenlik Şirketleri Birlikte Çalışmalı Ekim 16, 2025
- PORCELANOSA GROUP, TÜRKİYE’DE YENİ BİR DÖNEM BAŞLATIYOR Ekim 16, 2025
- Floorpan Usta Buluşmaları Devam Etti: İstanbul ve Kocaeli’nden 150 Usta Bir Araya Geldi Ekim 16, 2025
- SAINT-GOBAIN, KÜRESEL LİDERLİĞİNİ KULLANARAK KÂRLI BÜYÜMESİNİ HIZLANDIRIYOR Ekim 16, 2025
- ODE Yalıtım Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ozan Turan: “Yalıtım, doğal afetlerde riski azaltan en etkili yöntemlerden biri” Ekim 16, 2025
- Siemens Türkiye, Gebze Fabrikası’nda 100.000’inci Orta Gerilim Panosunu Üretti Ekim 16, 2025
- Yeşim Kozanlı Mimarlık’tan Doğayla Bütünleşen Lüks Yaşam Deneyimi: Swissotel Living Bodrum Ekim 16, 2025
- Türk müteahhitlerin hedefi Portekiz Ekim 15, 2025
- MARSHALL 2026 YILININ RENGİNİ AÇIKLADI: “MAVİNİN RİTMİ” Ekim 15, 2025
- Seranit ve Vanucci’den Yenilikçi Mobil Deneyim: SERAVAN Ekim 15, 2025
- E.C.A. SEREL, Bayileriyle St. Petersburg’da Tarih ve Kültür Dolu Bir Yolculuğa Çıktı Ekim 15, 2025
- Eşsiz Tasarım ve Yenilikçi Performans: Yeni Toyota Traigo48 Elektrikli Forklift Serisi Ekim 15, 2025
- Çimsa, ABD’deki yeni yatırımını devreye alarak gri çimento üretimini 3 kıtaya taşıdı Ekim 15, 2025
Trendler
- RÖPORTAJ1 yıl önce
“İklimlendirme Sektöründe Kullanıcıların Daha İyi Bir Yaşam Sürmelerine Yardımcı Olacak Yeniliklere Öncülük Etmeyi Sürdüreceğiz”
- GENEL1 yıl önce
Alarko Carrier, 11 Yıldır İhracatta Zirvenin Sahibi!
- GENEL1 yıl önce
Sika Yapı Kimyasalları, Deprem ile İlgili Bilinçlendirme Projesine devam ediyor
- GENEL1 yıl önce
Enerji verimliliğinin yolu ısı yalıtımından geçiyor
- SEKTÖREL1 yıl önce
Doka Türkiye, 17-20 Nisan 2024 tarihleri arasında bu yılın merakla beklenen TurkeyBuild Fuarı’na katılım sağlayacak
- GENEL12 ay önce
Sektörel Liderlikte Bir Adım Daha: Hareket, Heavy Lift Awards’da İnovasyon Ödülü Aldı!
- GENEL1 yıl önce
Irak Kalkınma Yolu ile yıllık 5 milyar dolarlık potansiyel
- GENEL1 yıl önce
İsra Portföy’ün Birinci ve İkinci GSYF İhraç Belgelerine SPK’dan Onay Geldi