Bizimle iletişime geçin

GENEL

KAYAŞEHİR’DE YENİ BİR YAŞAMIN KAPISI ARALANIYOR; LUXERA NEVBAHAR LIFE

Yayınlandı

-

“Yatay mimarisiyle öne çıkan projede Luxera GYO imzası”

Kurulduğu 2015 yılından bugüne kadar “Ulaşılabilir Lüks” stratejisiyle çok sayıda proje üreten ve onlarca aileyi ev sahibi yapan Luxera GYO, İstanbul’un yükselen değeri Kayaşehir’de yatay mimarisiyle öne çıkan bir projeye daha imza atıyor. Ferah yaşam alanına sahip konutların yer aldığı Luxera Nevbahar Life projesinde, dairelerle birlikte yüksek kazanç potansiyeline sahip dükkanlar da yer alıyor.

Gayrimenkul sektörünün lokomotif kuruluşları arasında yer alan Luxera GYO, Başakşehir-Kayaşehir lokasyonunda hayata geçirmekte olduğu Luxera Nevbahar Life ile benzersiz bir yaşamın kapılarını aralıyor. Bugüne kadar “Ulaşılabilir Lüks” stratejisiyle onlarca projeyi hayata geçirip yüzlerce aileyi ev sahibi yapan Luxera GYO, Nevbahar Life ile yenilikçi bir perspektif çiziyor. Luxera Nevbahar Life, yüzde 30 peşin, 36 ay vade farksız ve kişiye özel ödeme planlarıyla yeni sakinlerini bekliyor.

ŞEHRİN DEĞERLİ LOKASYONUNDA, METRONUN YANI BAŞINDA

İstanbul’da değeri her geçen gün yükselen Başakşehir-Kayaşehir’de konumlandırılan Luxera Nevbahar Life, cazip lokasyon avantajıyla dikkat çekiyor. Kayaşehir Şamlar Tabiat Parkı’na 5 dakika, Kayaşehir metrosuna 750 metre ve Başakşehir Millet Bahçesi’ne 12 dakikalık mesafede konumlandırılan proje, sahip olduğu dinamikler ve cazip ödeme fırsatlarıyla öne çıkıyor.

SAĞLAM ZEMİNDE GÜVENLİ BİR HAYAT

Luxera GYO imzasıyla hayata geçirilen ve yatay mimarisiyle çeyreyle uyumlu bir yapıya sahip olan Luxera Nevbahar Life, hayata geçirildiği lokasyon itibariyle güvenli bir hayatın kapılarını aralıyor. İstanbul’da zemini en sağlam bölgelerin başında gelen Kayaşehir’de konumlandırılan proje, Deprem Yönetmeliği’ne uygun ve en yeni teknolojilerle inşa ediliyor.

FERAH YAŞAM ALANLARI NEVBAHAR LIFE’TA

Yatay mimari konseptinin en başarılı örnekleri arasında yer alan Luxera Nevbahar Life projesi, 116 metrekare ile 260 metrekare arasında değişen 2+1, 3+1 ve 4+1 konut seçeneklerinden meydana geliyor. Az katlı ve çevreyle uyumlu tasarıma sahip olan Luxera Nevbahar Life, geniş peyzaj alanlarıyla da öne çıkıyor. Proje kapsamında çocuk oyun alanları, fitness merkezi, basketbol sahası, yürüyüş parkurları ve sosyal aktivite alanlarıyla birlikte çok sayıda dükkan, proje ve bölge sakinlerinin ihtiyaçlarına yanıt verecek şekilde tasarlandı. 

36 AY VADE FARKSIZ ÖDEME İMKANIYLA EV SAHİBİ OLMA FIRSATI

Caddeye 30 metre cephesiyle yüksek kazanç potansiyeline sahip dükkanların yer aldığı Luxera Nevbahar Life’ta KDV avantajına sahip ticari alanlar, yeni yatırımcılarını beklerken; nefes aldıran ferah yaşam alanlarıyla öne çıkan konutlarda ise müşterilere alternatif ödeme seçenekleri sunuluyor. Sadece 18 bin metrekarelik büyüklüğüyle az katlı 7 bloktan oluşan Luxera Nevbahar Life’ta, site sakinlerini maksimum konfor, sonsuz huzur bekliyor. Projede yüzde 30 peşin, 36 ay vade farksız ödeme seçeneğiyle ev sahibi olunabiliyor.

Okumaya Devam Et
Yorum Yapmak İçin Tıkla

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

GENEL

Kriz Anında Samimiyet ve Şeffaflık Başarılı İtibar Yönetiminin Anahtarı

Yayınlandı

-

İtibar, kuşkusuz ki kurumların ve markaların en değerli sermayelerinin başında geliyor. Ancak yıllar boyunca süren çalışmalarla inşa edilen bu itibar, bir kriz anında dakikalar içinde yerle bir olabiliyor ya da zayıflayabiliyor. Gelinen noktada kurumların ve markaların itibarını koruması, güçlü ürünler veya hizmetlerle birlikte kriz dönemlerinde yürüttükleri iletişim stratejilerinin doğruluğuyla ölçülüyor. Kriz yönetiminde hız, şeffaflık ve tutarlılık bir tercih değil, var olmanın temel koşulu.

Kriz, tanımı gereği her ne kadar beklenmedik anlarda ortaya çıksa da etkili bir kriz yönetiminin “beklenmeyeni beklemekle” başladığına dikkat çeken İnomist iletişim Danışmanlığı Ajans Başkanı Sibel Selvi, kriz iletişiminde dikkat edilmesi gerekenlere ışık tutuyor: Başarılı kriz iletişiminin temelinde, olay yaşanmadan önce oluşturulan bir kriz planı bulunur. Kurumun hangi durumları kriz olarak tanımladığı, bu süreçte kimlerin sorumluluk alacağı, iç ve dış paydaşlara nasıl bilgi aktarılacağı gibi tüm süreçler önceden belirlenmeli. Örneğin bir üretim hatası, güvenlik ihlali veya yönetici açıklaması aynı yöntemlerle ele alınamaz. Kriz planı, olası senaryolara göre farklı aksiyon adımlarını ve iletişim tonlarını içermeli. Bir diğer önemli unsur ise kriz anında hızlı tepki verebilme kapasitesi. Geciken açıklamalar, söylentilerin yayılmasına ve markanın hikâyesinin başkaları tarafından şekillendirilmesine yol açar. Hele ki dijital çağda birkaç dakikalık gecikme bile sosyal medyada telafisi güç bir bilgi kirliliği yaratabilir.

Şeffaflık, kriz iletişiminin en güçlü kalkanı

Kriz dönemlerinde bilgi saklamak ya da durumu yeterince önemsememek, kurumların en sık yaptığı hataların başında geliyor. Oysa kriz iletişiminin merkezinde dürüstlük ve şeffaflık yer alıyor. Kamuoyuna açık, doğru ve eksiksiz bilgi sunmak; itibarın korunmasında ve güvenin yeniden inşasında kritik rol oynuyor. Harvard Business Review tarafından yapılan bir araştırma, açık iletişim politikası izleyen markaların kriz dönemlerinde tüketici güvenini yüzde 43 oranında koruduğunu ortaya koyuyor. Kısacası, markaların kriz sürecindeki iletişimi, olayın kendisinden daha kalıcı bir etki yaratabiliyor.

Bu duruma en iyi örneklerden biri, Johnson & Johnson’ın Tylenol krizi olarak gösteriliyor. Ürünlerinden birinin zehirlenme vakalarıyla ilişkilendirilmesi üzerine şirket, milyarlarca dolarlık zararı göze alarak tüm ürünleri piyasadan çekti, kamuoyuna açık bir bilgilendirme yaptı ve yeni güvenlik protokolleri geliştirdi. Bu cesur ve şeffaf tutum, markayı krizin içinden güçlenerek çıkardı. Öte yandan BP’nin 2010’daki Meksika Körfezi petrol sızıntısı olayı, kriz iletişiminde yapılan hataların kurumlara nasıl zarar verebileceğini gösteren çarpıcı bir örnek olarak anılıyor. Şirketin geç açıklama yapması, sorumluluk almaktan kaçınması ve empati kurmaması, marka imajını uzun yıllar boyunca zedeledi.

Krizden sonra başlayan asıl sınav, itibar yönetimi

Kriz iletişimi, yalnızca olayın sıcak döneminde yapılan açıklamalardan ibaret değil. Kriz sona erdiğinde başlayan itibar yönetimi süreci, markanın yeniden yapılanmasında belirleyici rol oynuyor. Bu aşamada markaların krizden çıkardığı dersi somut adımlarla desteklemesi gerekiyor. Kriz anında ortaya çıkan maddi veya manevi mağduriyetler hızla giderilmeli. Ayrıca krizden çıkarılan dersler doğrultusunda yeni politikalar ve önlemlerin kamuoyuyla paylaşılmasına özen gösterilmeli. Bu şekilde kriz, bir tehditten öte kurumsal kültürü güçlendiren bir fırsata dönüşebilir.

Krizlerin nabzı artık sosyal medyada atıyor

Günümüzün dijital çağında hiçbir kriz ‘kapalı kapılar ardında’ yaşanmıyor. Çünkü sosyal medya hem krizi büyütebilen hem de doğru yönetildiğinde markaya güven kazandıran bir mecra haline geldi. X, Instagram, LinkedIn ve TikTok gibi platformlarda krizle ilgili paylaşımlar, geleneksel medyadan çok daha hızlı yayılıyor. Bu nedenle sosyal medya yönetimi, kriz iletişimi planlarının ayrılmaz bir parçası. Gerçek zamanlı takip sistemleri, sosyal dinleme araçları ve doğru tonla oluşturulan yanıtlar, markaya kriz sürecinde önemli bir avantaj sağlar.

Markaların soğukkanlı, empatik ve çözüm odaklı bir iletişim dili benimsemesi, kamuoyundaki algıyı olumlu yönde şekillendirir. Diğer yandan kriz anları, bir markanın gerçek karakterini ortaya koyar. Bu süreçte sergilenen tutum, yalnızca itibarın değil, geleceğe duyulan güvenin de belirleyicisi olabilir. Etkili bir iletişim stratejisiyle krizler, kurumlar için yeniden doğuş fırsatına dönüşebilir.

Okumaya Devam Et

GENEL

ASAŞPEN, CSTB Sertifikalarıyla Avrupa Standartlarını Bir Üst Seviyeye Taşıdı

Yayınlandı

-

PVC kapı ve pencere sistemlerinde sektörün öncü markalarından ASAŞPEN, uluslararası kalite yolculuğunda önemli bir başarıya daha imza attı. ASAŞPEN’in Maxi Riviera Serisi profilleri, Fransa merkezli ve bağımsız bir kurum olan CSTB (Centre Scientifique et Technique du Bâtiment) tarafından verilen QB 34 ve QB 59sertifikalarını almaya hak kazandı. Böylece Maxi Riviera Serisi, Avrupa’nın en prestijli kalite standartlarına uygunluğu resmi olarak belgelenmiş oldu.

Avrupa’da yapı malzemelerinin performans ve güvenilirliğini ölçümleyen en önemli otoritelerden biri olan CSTB, verdiği sertifikalarla ürünlerin dayanıklılık, teknik performans ve sürdürülebilirlik kriterlerini onaylıyor. Bu nedenle CSTB sertifikaları, yalnızca Fransa’da değil tüm Avrupa’da projelerde tercih edilmenin ön koşullarından biri olarak kabul ediliyor.

QB 34 sertifikası, profillerde kullanılan hammaddelerin kalite ve uygunluğunu belgeliyor.

QB 59 sertifikası ise Maxi Riviera Serisi profillerin nihai ürün olarak mekanik performans, renk stabilitesi, UV direnci ve uzun ömürlü dayanıklılık gibi kritik kriterleri karşıladığını resmi olarak doğruluyor.

Avrupa Pazarında Güçlü Bir Referans
 CSTB sertifikaları, ASAŞPEN’in yalnızca Türkiye’de değil, Avrupa’da da rekabet gücünü artırıyor. Bu belgeler sayesinde Maxi Riviera Serisi, Avrupa projelerinde kullanılabilme avantajına sahip olurken; markaya “uluslararası güvenilirlik” ve “tercih edilme üstünlüğü” kazandırıyor.

ASAŞPEN olarak, kalite ve inovasyona dayalı üretim anlayışımızı bir kez daha uluslararası düzeyde kanıtlamış olmaktan gurur duyuyoruz. Bu başarı, iş ortaklarımızla birlikte yürüttüğümüz güçlü iş birliğinin de en önemli göstergelerinden biridir.

Okumaya Devam Et

GENEL

İtfaiye ve Özel Güvenlik Şirketleri Birlikte Çalışmalı

Yayınlandı

-

Securitas, yangın risklerinin yönetiminde itfaiye hizmetleri ile özel güvenlik şirketlerinin iş birliğinin kritik önemine dikkat çekti.

1–2 Ekim 2025 tarihlerinde Adana HiltonSa’da düzenlenen “Tesislerde Proses Emniyeti Sempozyumu”na katılan Securitas, işletmelerde yangın güvenliği konusunda bütüncül bir yaklaşımın gerekliliğini vurguladı.

Sempozyum kapsamında düzenlenen ve moderatörlüğünü Securitas Kurumsal İletişim Müdürü Elif Koca’nın yaptığı “Yangın Riskleri, Önleyici Çözümler ve Güvenliğin Önemi” başlıklı panelde; Securitas İtfaiye Hizmetleri Genel Müdürü Uğur Yertut, Securitas Güvenlik Süreçleri Koordinatörü Hüseyin Erim ve Adana OSB İtfaiye Denetçisi Mustafa Değirmenci işletmeler ve organize sanayi bölgeleri özelinde yangın risklerini ve alınması gereken önlemleri değerlendirdi.

Profesyonel İtfaiye Danışmanlığı Şart

Securitas İtfaiye Hizmetleri Genel MüdürüUğur Yertut, yangın risklerinin yönetiminde güvenlik hizmetlerinin yanında mutlaka profesyonel itfaiye danışmanlığı alınması gerektiğinin altını çizdi: “Securitas İtfaiye olarak görevimiz yalnızca önlem almak değil, aynı zamanda alınan önlemlerin doğru uygulanıp uygulanmadığını denetlemektir. Tesise özel risk analizi yapıyor, eğitim ihtiyaçlarını belirliyor ve senaryolu tatbikatlarla çalışanların rollerini netleştiriyoruz. Örneğin söndürme ekibi en az üç kişiden oluşmalıdır: müdahale eden, hortumcu ve vanacı. Bu ekibe güvenlik görevlileri de dahil olabilir. Multirol hizmetimizle güvenlik görevlilerini bu ekiplerde eğitiyoruz.” Dedi.

Yertut, yangın sırasında kişisel koruyucu ekipmanların hayati önem taşıdığını, karbonmonoksitin saniyeler içinde ölümcül olabileceğini vurguladı. Securitas bünyesinde bugün itibarıyla yaklaık 300 multirol güvenlik görevlisinin yangın güvenliği alanında aktif görev aldığını da sözlerine ekledi.

Yangın, İşletmeler İçin En Kritik Güvenlik Tehdidi

Panelde konuşan Securitas Güvenlik Süreçleri KoordinatörüHüseyin Erim, Türkiye’de 2025 yılında yangınların güvenlik risk analizlerinde öncelikli gündem olması gerektiğini belirtti.

Erim “Yaptığımız analizlere göre fabrikalar %44 ile en yüksek yangın riskine sahip. Ardından depolar (%16), ofisler (%13) ve AVM’ler (%9) geliyor. Güvenlik görevlileri sadece müdahale yöntemlerini değil, yapmamaları gerekenleri de bilmek zorunda. Önceliğimiz yangının çıkmasını engellemektir. Burada dikkat edilmesi gereken görev dağılımları ve tesis, itfaiye ve güvenlik firmasının entegre çalışmasının sağlanması” dedi.

Erim ayrıca, yangın protokollerinin yazılı hale getirilmesi gerektiğini vurgulayarak; alarm sistemlerinin devreye alınması, itfaiyeye haber verilmesi, tahliye süreçleri ve sonrasındaki raporlama adımlarının eksiksiz planlanmasının şart olduğunu söyledi.

Okumaya Devam Et

Trendler