“Başarımızı sürdürülebilir kılmak için çalışan odaklı kurum kültürümüzü güçlendirmek ve yüksek performanslı küresel bir ekiple yolumuza devam etmeyi planlıyoruz. Tüm süreçlerimizi gelecek nesillere daha iyi bir gezegen bırakmak için sürdürülebilirlik çerçevesinde yürütmeye devam edeceğiz.”
Türkiye pazarına ilk kez 1982 yılında giren ve 15 yıl distribütörlük olarak temsil edilen Hilti, 1997 yılından bu yana ise Türkiye’de yüzde 100 yabancı sermayeli bir firma olarak faaliyet gösteriyor. Merkez ofisi İstanbul’da bulunan Hilti Türkiye’nin başarlı performansının arkasında, bilgi, birikim ve inovasyon ile sürdürülebilir değerler geliştirebilmesi bulunuyor.
Hilti Türkiye Genel Müdürü Banu Deniz Çetinkol ile pek çok alanda başarıları ve ödülleri bulunan markanın özellikle sürdürülebilirlik konusunda genel yaklaşımları ve ortaya koydukları stratejileri konuştuk.
Öncelikle sürdürülebilir bir iş dünyası ve yaşamı nasıl tanımlıyorsunuz?
Hilti olarak, yaşanabilir bir dünya için tüm ekosisteme fayda sağlayan sürdürülebilir politikaların artık bir tercih değil zorunluluk halini aldığını düşünüyoruz. Artan popülasyon, şehirleşme ve azalan sınırlı kaynaklar, gelecek nesillere yaşanılabilir bir dünya bırakmak için sürdürülebilirliği küresel bir önceliğe dönüştürüyor. Bu noktada hem ülke çapında atılacak adımlara, kurumsal şirketlerin doğru sürdürülebilirlik politikalarına ve bireysel çabaya ihtiyacımız var.
Sürdürülebilirliği bir yaşam formu olarak en basit şekliyle tanımlarsak; kendi ihtiyaçlarımızı karşılarken, gelecek nesillere de kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri bir dünya bırakabilmek diyebiliriz. Bu çerçevede sadece doğal kaynakları değil, sosyal ve ekonomik kaynakları da doğaya dost ve adil bir şekilde kullanarak, her alanda sorumlu tüketim anlayışını benimsemek gerektiğine inanıyorum.
Sürdürülebilirlik yaklaşımınızın temelinde neler var, başlangıç adımlarınızdan biraz bahseder misiniz? Bu konuda bugüne kadar geliştirdiğiniz stratejiler ve faaliyetler hakkında neler söylemek istersiniz?
“Daha iyi bir gelecek inşa etmek” vizyonuyla hareket eden bir şirket olarak üretim proseslerinden organizasyonel süreçlere kadar her aşamada sürdürülebilirlik vizyonunu rehber olarak kabul ediyoruz. Dünyanın karşı karşıya olduğu ekolojik ve sosyal zorluklar karşısında sürdürülebilirlik politikalarına her zamankinden daha çok önem veriyor, global sürdürülebilirlik stratejimiz kapsamında 2023 yılına kadar karbondioksit emisyonlarını nötrleyerek endüstriye öncülük etmeyi hedefliyoruz.
Bizim önceliğimiz; ekolojik, bireysel ve toplumsal faktörler ile ekonomik faktörleri eşit olarak değerlendiren bir stratejiyle uzun vadeli bir güvence alanı yaratmak. Bunun için daha iyi bir dünya, daha güvenli inşaat sahaları ve daha sağlıklı toplumlar inşa etmeyi küresel bir öncelik olarak kabul ediyoruz. Yenilikçi teknolojilerle geleceğin yapılarının inşasında önemli bir rol üstlenirken gezegendeki dengeyi gözetiyor ve gezegenle ilişkimizi optimum seviyede tutuyoruz. Şirketimiz geçtiğimiz sene bununla ilgili çok kapsamlı bir çalışmaya imza attı, BM Küresel İlkeler Sözleşmesi, BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ve daha birçok global çalışma sayesinde hem iç hem de dış uzmanlardan ve paydaşlardan gelen yanıtların araştırılması ve analizi sonucunda sürdürülebilirlik raporunu yayınladı. Bu raporun ışığında temiz enerji, suya erişim ve inovasyonla dönüştürülerek sürdürülebilir hale getirilen şehirler oluşturmaya katkı sağlamayı hedefliyoruz. İnsanların sağlığa ve eğitime erişimini kolaylaştıran, toplumsal cinsiyet eşitliğini önemseyen ve ekonomik büyümeye katkıda bulunan, toplumdaki işsizliğe çözüm getiren, temel kaynak ve ihtiyaçlara erişimde adil bir düzen oluşturulması için çaba gösteren, gelişen ve geliştiren bir organizasyon olmayı hedefliyoruz. Bunun için çalışanlarımızı Hilti’nin şirket kültürüne bağlı, iletişim ve gelişimde açık görüşlü, toplumun sorunlarına duyarlı olmaları için yönlendiriyor, şirket içinde farkındalığı ve daha iyi bir gelecek yaratmak için ortaya çıkacak kolektif projeleri destekliyoruz.
Sürdürülebilirlik etkilerini uzun vadede nasıl koruyup-iyileştirmeyi planlıyorsunuz?
Küresel öncelikler ve sürdürülebilirlik konusunun tamamı için organizasyon içinde stratejik ve operasyonel sorumluluklar atanarak titiz bir çalışma yürütülüyor. Aynı zamanda faaliyetlerle ilgili olarak iki yılda bir toplanan Sürdürülebilirlik Konseyi’ne danışılıyor. Ayrıca şirket olarak açık bir diyalog sürdürmek ve farklı bakış açılarını yapıcı bir şekilde tartışmak için uygun koşullar sağlıyoruz. Hem globalde hem de Türkiye’de çalışanlarımızla sürdürülebilir bir iletişim yürütmek amacıyla sürekli etkileşim halindeyiz. İyi bir çalışma ortamının yanı sıra iş verimliliğini ve çalışan mutluluğunu artıracak farklı uygulamalar sunuyoruz. Aynı durum müşterilerimiz için de geçerli. Çevrim içi ve çevrim dışı kanallar aracılığıyla müşterilerimizle olan ilişkilerimizi güçlü bir sadakate çevirmek için çalışıyoruz. Ayrıca dijital asistanlar sayesinde her konuda bizden destek alabiliyor ve bize danışabiliyorlar. Değer zincirinin bir diğer halkasında yer alan paydaşlarımız için de benzer bir yaklaşımımız var. Uluslararası düzeyde birçok tedarikçi ve iş ortağıyla iş birliği yapıyoruz. Dernekler ve ilgi gruplarda da aktif olarak yer alıyor, araştırma enstitüleri ve üniversitelerle de birlikte çalışıyoruz
Bu konu üzerinde gelişmiş ülkelerdeki mevcut algı ve pratiklerle Türkiye’deki yaklaşımlar arasında sizce bir fark var mı?
Tüm ekosisteme fayda sağlayan yaşanabilir bir dünya için sürdürülebilir politikalar tercih olmaktan çıkarak zorunluluk haline geliyor. Artan popülasyon ve şehirleşme, azalan sınırlı kaynaklar, gelecek nesillere yaşanılabilir bir dünya bırakmak için sürdürülebilirliği küresel bir önceliğe dönüştürüyor. Bu noktada sürdürülebilirliğin gelişmiş ülkelerdeki algısının bu kadar güçlü olmasındaki temel dinamikleri anlayabilmek içinse bu konunun tarihsel gelişimine bakmak gerekiyor.
1960’larda dillendirilmeye başlanan çevre hassasiyeti dünya siyasetini domine eden ülkelerce artık konuşulması ve önlem alınması gereken bir konu olarak ortaya çıktı. Sonraki yıllarda ise politik entegrasyon çok hızlı gerçekleşti ve bireysel bir çabadan örgütsel bir yapıya evrildi. Ülkemizde de bunun artık yerleşmeye başladığını görüyoruz. Kurumlar, STK’lar, sektör odaları ve devlet desteğiyle sürdürülebilirlik giderek daha da uygun bir zemine oturmaya başladı. Bu konuda şirketlerin üzerine düşen en önemli görev, faaliyetlerini doğayla uyumlu şekilde yürütmeleri ve sorumlu üretim anlayışına geçmeleri. Bireysel olarak ise bu konuyu daha da irdelemeli ve hayatımızı şekillendiren, denetleyen, düzenleyen bir anlayış olarak kabul etmeliyiz.
Sürdürülebilir bir kurum bilincinin gelişebilmesi için atılabilecek temel adımlar nelerdir?
Şirketler genel politikalarını etkileşime ve diyaloğa dayalı, görüş paylaşımına açık bir sistem üzerinden devam ettirebilmeli. Bu bilincin şirketin tüm katmaları tarafından kabul görebilmesi için paylaşımcı bir organizasyon yapısı çok önemli. Üst yönetimdeki bir yöneticiden fabrikadaki işçi ve sahadaki personele kadar her çalışanın bu organizasyon yapısı içinde yer alması ve bu bilinci birebir paylaşması gerekiyor. Aynı zamanda sürdürülebilirliği doğru anlamak ve anlatmak da kurum bilincinin gelişmesi adına atılacak temel adımlar arasında yer alıyor.
‘Sürdürülebilirlik’ adı altında ortaya koyduğunuz tüm çalışmaların; üretim, sevk ve tüketim noktasında ortaya çıkaracağı amaçlanan fayda ve iyileştirmeler başlıca nelerdir?
Nüfusu, sanayi ekosistemi ve çevreleriyle olan etkileşimleriyle şehirler, her geçen gün gelişen dünyanın değişen dinamikleriyle karşı karşıya kalıyor. Bu noktada, yaşanabilir ve sürdürülebilir şehirleri bugünden inşa etmek ve ekolojik dengeyi koruyan yapıların tercih edilmesi giderek daha da önemli hale geliyor. Biz de Hilti Türkiye olarak hem insan popülasyonunun şehrin kaynaklarını en verimli şekilde kullanabilmesi hem de biyolojik sistemlerin çeşitliliği ve üretkenliğinin devamlılığı için hayati yapı çözümleri sunuyoruz. İmza attığımız teknolojilerle güvenli yapıların inşasında rol alıyor, kentlerin yaşam alanı olarak varlığını sürdürebilme yeteneğini güçlendirmek için çalışıyoruz.
Şirket olarak eski “al, yap ve elden çıkar” endüstriyel modelinin tam tersi olan döngüsel ekonomi ilkelerine göre hareket ediyoruz. Bu durum, kaynakları mümkün olduğu kadar uzun süre kullanımda tuttuğumuz, kullanım sırasında onlardan maksimum değeri çıkardığımız ve ardından her hizmet ömrünün sonunda ürünleri ve malzemeleri geri kazanıp tamir ettiğimiz veya geri dönüştürdüğümüz anlamına geliyor. Ürünlerimizin tümü yeşil sertifika sahibi, üretim süreçlerinde de çevre dostu kaynaklar kullanıyoruz. Tüm tesisimizde yakıt yönetim sistemi mevcut. Bu kapsamda, gereksiz üretim israfını önlemek için ürün geliştirme sürecimizde eko-tasarım ilkelerini uyguluyoruz. 2018 yılında raporlanan etkimize göre; 20’den fazla projede 0.8 MİO kWh üretimde tasarruf sağlandı. Üretim sürecinde yüzde 6.6 daha az su kullanıldı ve yüzde 4.2 oranında daha az CO2 emisyonu elde edildi.
Toplumun sürdürülebilirlik alanında daha fazla bilinçlenmesini sağlayacak projeleriniz veya çalışmalarınız var mı?
Hilti olarak faaliyetlerinin çevresel etkilerini aktif bir şekilde yönetmek ve iklim değişikliğinin zorluklarıyla mücadele etmek için sorumluluk almaktan hiç çekinmiyoruz. Bu kapsamda Hilti Vakfı “Daha iyi bir gelecek inşa ediyoruz” yönetim ilkesi altında; “ekonomik konutlar”, “afet yardımı”, “toplumsal kalkınma”, “sosyal girişimcilik”, “kültür, bilim ve eğitim” ve “profesyonel eğitim ve öğretim” alanlarındaki faaliyetleri ve projeleri destekliyor.
Son olarak eklemek istedikleriniz?
Global sürdürülebilirlik stratejimiz kapsamında 2023 yılına kadar karbondioksit emisyonumuzu nötrleme hedefini belirledik. Bunun için üretimimizden tedarik zincirimize kadar tüm süreçlerimizde sürdürebilir teknolojileri kullanıyoruz. Dünyanın her yerinde toplumsal zorluklar olduğunun farkındayız ve bu noktada sosyal sorunların sürdürülebilir çözümüne katkıda bulunmak istiyoruz. Bugüne kadar toplumsal fayda gözeten pek çok proje hayata geçiren Hilti Vakfı aracılığıyla önümüzdeki dönemde de yeni projelere imza atmayı hedefliyoruz. Başarımızı sürdürülebilir kılmak için çalışan odaklı kurum kültürümüzü güçlendirmek ve yüksek performanslı küresel bir ekiple yolumuza devam etmeyi planlıyoruz. Tüm süreçlerimizi gelecek nesillere daha iyi bir gezegen bırakmak için sürdürülebilirlik çerçevesinde yürütmeye devam edeceğiz.