“İzocam olarak sürdürülebilirliği sadece sektör için bir kaldıraç olarak görmüyor, sürdürülebilirliği destekleyen tüm uygulamaları aynı zamanda dünyanın korunması için de fırsat olarak görüyoruz ve politikalarımızı bu doğrultuda, en doğru şekilde uygulamaya özen gösteriyoruz.”
Türkiye yalıtım sektörünün öncüsü İzocam kurulduğu 1965 yılından itibaren yalıtım sektöründe lider pozisyonunu koruyor. Yalıtımın sürdürülebilirliğe katkısını kamuoyuna anlatmak ve toplumu bilinçlendirmek amacıyla çalışmalar gerçekleştiren firma, geliştirdiği çevre dostu ürünleriyle de öne çıkıyor.
İzocam Genel Direktörü Murat Savcı ile sürdürülebilirlik konusunu ve bu alanda yapmış oldukları çalışmaları ele aldık.
Öncelikle sürdürülebilirlik yaklaşımınızın temelinde neler var, başlangıç adımlarınızdan biraz bahseder misiniz? Bu konuda bugüne kadar geliştirdiğiniz stratejiler ve faaliyetler hakkında neler söylemek istersiniz?
Sürdürülebilirlikten bahsederken iki konuya özellikle dikkat çekmemiz gerekiyor. Bunlardan ilki tükenen enerji kaynaklarımız, ikincisi ise atmosfere yayılan sera gazı nedeniyle dünyamızı bekleyen iklim krizi. Yeryüzündeki tüm canlılar olarak kaderimiz ortak; aynı dünyayı paylaşıyoruz, aynı atmosferin altında yaşıyoruz, aynı havayı soluyoruz… Biz de İzocam olarak sürdürülebilirlik stratejilerimizi bu bilinçle belirleyerek; enerji tasarrufu, çevreye dost üretim, doğayla bütünleşen ürünler, sağlıklı bireyler yaklaşımıyla sektörümüze liderlik ediyoruz.
Dünyadaki enerji kaynaklarının giderek tükendiğine hep birlikte şahit oluyoruz. Dünya petrol rezervlerinin 40 yıl, doğalgaz rezervinin 60 yıl, kömür rezervlerinin ise yaklaşık 240 yıl ömrü olduğu tahmin ediliyor. Enerji arz ve talebinde yaşanan bu dengesizlik enerji kaynaklarının fiyatlarına, dolayısıyla da son tüketicinin bütçesine yansıyor. Yalıtım sayesinde ev ve ülke bütçesine önemli meblağlarda katkı sağlanacağının altını çizmek istiyoruz. Yalıtım, ilk yatırımı yapınca kendi kendini ödeyen ve kendi kendine kazandıran bir sistem. Yalıtım için harcanan para kaybolmuyor, milli ekonomiye geri dönüyor. Yönetmeliklere göre uygulanan ısı yalıtımı sayesinde, en az %60 enerji tasarrufu elde ediliyor. Bu şekilde uygulamalarla yapılan yalıtım sayesinde enerji giderlerini azaltabilir, karbon salımlarını düşürebilir ve doğayı koruyabiliriz.
Bu noktada gün geçtikçe artış gösteren ve küresel ısınmayı tetikleyerek iklim krizine zemin hazırlayan sera gazı salımına da dikkat çekmemizde yarar var. Gelecekte daha yaşanabilir bir dünya için enerji kullanımını azaltmamız ve var olan kaynaklarımızı çok daha verimli bir şekilde kullanmaya başlamamız gerekiyor. Avrupa Birliği (AB) de dünyamızı tehdit eden bu iklim krizi ile daha fazla geç olmadan mücadele etmek adına önemli stratejiler belirledi. İklim krizi ile mücadele noktasındaki hedeflerini daha önce açıklayan AB, 2030 yılına kadar karbon emisyonlarının 1990 yılı seviyelerine göre yüzde 55 oranında azaltılmasını ve 2050 yılına kadar Avrupa kıtasının ilk karbon-nötr kıta olmasını öngörmüştü. Emisyonlarının yüzde 55 oranında azaltılması adına bir nevi aksiyon ve yol haritası niteliğinde olan “Fit For 55 Package” ise 14 Temmuz’da yayınlandı. Bu paket, AB Emisyon Ticareti Sistemi’nde (ETS) gerçekleştirilmesi beklenen reformların yanı sıra ETS dışı sektörleri, enerji verimliliğini, yenilenebilir enerjiyi, arazi kullanımını, emisyon standartlarını ve enerjinin vergilendirilmesini düzenleyen 11 karar ve yönergeyi içermesi dolayısı ile oldukça önemli.
2030 yılına kadar sera gazı emisyonunun yüzde 55 oranında azaltma hedefine ulaşmak için ise bina sektöründe emisyonların yüzde 60 oranında azaltılması gerekiyor. Binalardan ortaya çıkan emisyonların çoğu; genel alan ısıtma ve soğutmasından kaynaklanıyor. Bu, Avrupa’daki toplam nihai enerji tüketiminin kabaca yarısını temsil ediyor. Bu noktada da yine binalarda yalıtımın önemi devreye giriyor. İzocam olarak kurulduğumuz günden bu yana ürettiğimiz yalıtım ürünleriyle 650 milyon ton CO₂’in atmosfere salımını önledik. Yalıtım, dünyamızı bekleyen küresel ısınma ve iklim krizi tehlikesiyle mücadelede en önemli kalkanımız…
Kurulduğumuz günden bugüne enerji tasarrufuna, insan sağlığı ve sürdürülebilirliğe katkı yapan ürünler geliştiriyoruz. İzocam ürünleri, Uluslararası Yapı Malzeme Yönetmeliği´nin 6. maddesine göre; “ürünün yönetmelikte belirtilen temel gerekleri karşılamasına imkan veren malzeme” anlamına gelen CE işareti ile piyasaya arz ediliyor ve Türk Standart Enstitüsü (TSE) kriterlerine uygun üretiliyor. İzocam mineral yünler (taşyünü ve camyünü) sadece bio ürün kategorisine verilen EUCEB sertifikasına sahip. Bu kapsamda 13 yıldır İzocam Taşyünü ve 12 yıldır İzocam Camyünü ürünlerde EUCEB sertifikası için sürekli yatırım yaparak, bu alanda sektöre liderlik ediyoruz. Deri ve solunum yoluyla vücuda nüfuz eden elyafların, vücuttan çözünerek atıldığını, doğaya zarar vermeden çözüldüğünü ispatlayan EUCEB sertifikası ile İzocam Taşyünü ve İzocam Camyünü ürünlerin kanserojen olmadığı da bağımsız bir kurum tarafından belgelenmiş oluyor. EUCEB sertifikası olan ürünler sürekli test edilerek, elyafların zararsız olduğu sertifika süresince garanti ediliyor.
Ürünlerimizin yanı sıra iş yapış şeklimizde de sürdürülebilirlik ana gündem maddemiz arasında yer alıyor ve bu alandaki sertifikasyonlara önem veriyoruz. 1999’dan beri sahip olduğumuz ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemini ve 2001 yılında OHSAS 18001 ile belgelenerek, 2021 yılında ISO 45001 ile sürdürdüğümüz İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemini, tüm tesislerimiz ve merkezi süreçlerimizde uygulamaktayız. ISO 14001 ürünün ilk aşamasından tüketiciye sunulmasına kadar geçen her adımda çevresel etkilerin dikkate alınarak üretimin gerçekleştirilmesini sağlayan sistematik bir yaklaşımı ifade ederken, ISO 45001 iş yerinde oluşabilecek tüm detaylı risk potansiyellerini, yangın, iş kazası, meslek hastalıkları gibi tüm iş risklerini önceden tahmin ve detaylı incelemelerle tespit ederek, olası risk ve kaza durumunda yapılması gerekenleri öncelikle hiç olmaması yönüyle ele alınmasını, engellenmesini ve/veya riske hazır olunmasını sağlayan standardı ifade ediyor. Çevre, İş Sağlığı ve Güvenliği’ni (ÇİSG) İzocam’ın temel bir değeri olup, tüm iş süreçlerimizin ayrılmaz bir parçası olarak tanımlıyoruz. Faaliyetlerimizi gerçekleştirirken tüm paydaşlarımızın sağlık ve güvenliğini önemsiyoruz ve kendimizi sorumlu hissediyoruz. Yalıtım sektörünün öncüsü olma imajımıza üstün ÇİSG performansımızı da dahil ederek, şirketimizin sürdürülebilirliğine güç katıyoruz. Bu konuyla ilgili belirlediğimiz hedef ise sıfır iş kazası, sıfır çevre kazası ve minimum çevresel etki ve sıfır meslek hastalığıdır.
Özetle belirtmem gerekirse; İzocam olarak sürdürülebilirliği sadece sektör için bir kaldıraç olarak görmüyor, sürdürülebilirliği destekleyen tüm uygulamaları aynı zamanda dünyanın korunması için de fırsat olarak görüyoruz ve politikalarımızı bu doğrultuda, en doğru şekilde uygulamaya özen gösteriyoruz. Sürdürülebilirlik politikamız çerçevesinde; çevre ve insan sağlığını gözeterek geliştirdiğimiz ürünlerin yanında, tesislerimizin de çevresel koşullar ile uyumlu olmasını önemsiyor minimum çevresel etki ile çalışmalarını sağlamak amacıyla yatırımlar yapıyoruz.
Sürdürülebilirlik başlığında ortaya koyduğunuz tüm çalışmaların faydası ve iyileştirmeleriniz başlıca nelerdir? Sürdürülebilirlik etkilerini uzun vadede nasıl koruyup-iyileştirmeyi planlıyorsunuz?
İzocam olarak sürdürülebilirlik ile ilgili hedeflerimiz kapsamında ürün ve hizmetlerimizin yanı sıra büyük çaplı yatırımlara imza atıyoruz. Tesislerimizin çevre dostu olarak yenilenmesi 2021 yılında gündemimizde yer alan en önemli yatırım başlıklarından biri oldu. Bu doğrultuda yılın ilk yarısında Tarsus Tesisimizde yaptığımız ve bize dünya standartlarında emisyon değerlerine ulaşma imkanı sağlayan baca filtresi yatırımını hayata geçirdik.
Tarsus Tesisimiz için yakın zamanda çevre dostu tesis hedefimize katkı yapan önemli bir adım daha attık. Tarsus Tesisimiz Temmuz ayında Temel Seviye Sıfır Atık Belgesi’ni almaya hak kazandı. T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verilen bu belge; tesisin, temel seviyede israfın önlenmesini, kaynakların daha verimli kullanılmasını, atık oluşum sebeplerinin gözden geçirilerek atık oluşumunun engellenmesi veya minimize edilmesini, atığın oluşması durumunda ise kaynağında ayrı toplanması ve geri kazanımının sağlanmasını kapsayan bir dizi süreci tamamlamış olduğunu ifade ediyor. Yıl sonuna kadar tüm tesislerimize bu belgeyi kazandırma hedefiyle yatırımlarımız sürüyor.
Diğer yandan uzun vadeli hedeflerimizi hayata geçirebilmek adına tüm planlama ve hazırlık çalışmalarımız devam ediyor. 2050 yılına kadar karbon nötr olma yönünde bir hedefimiz var. Seragazı emisyonlarımızın azaltılması, su tüketimlerinin ve atıksu oluşumlarının sınırlandırılması, alternatif hammadde kaynaklarının üretim süreçlerine adapte edilmesi ve döngüsel ekonomiye katkı sağlayacak birçok proje çalışması 2030 yılı ve 2050 yılı sürdürülebilirlik hedeflerimize uyum sağlamak için detaylı programlar halinde ele alınıyor. Bu kapsamda İzocam olarak 2030 yılına kadar, direk ve indirek sera gazı emisyonlarını en az %33 azaltmayı hedefleyen yatırım planlarını bu sene devreye almaya başladık. Konuyla ilgili çalışmalarımız önümüzdeki yıllar için artarak devam edecek.
İzocam olarak üretimden, ürünlerimizin içeriğine, ambalajlarından ve satışına kadar olan tüm süreçlerde sürdürülebilirlik konusunu merkeze alıyoruz. Bu kapsamda farkındalık yaratıcı projelere imza atmaya özen gösteriyoruz. Sadece çevre dostu ürünler geliştirmek sürdürülebilirlik açısından tek başına yeterli olmuyor. Sürdürülebilirlik için ürünlerin katkısını da kullanıcı ile buluşturmak, farkındalık yaratmak gerekiyor. Biz de İzocam olarak çevre dostu yatırımlarımız kapsamında bu bilinçle hareket ediyoruz.
Geçtiğimiz dönemde mineral yün ürün grubumuzun ambalajlarını yenilemeye başlamıştık. İlk olarak İzocam Camyünü’nün ambalajlarını, Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma için belirlediği küresel hedeflere olan katkısını vurgulayacak şekilde yenilemiştik. Yarı şeffaf beyaz olan yeni camyünü ambalajlarında daha az boya kullanımına yer verilerek, ambalajdaki atık miktarı azaltılmıştı.
İzocam Camyünü ürününün yeni ambalajı, ürünün sürdürülebilirliğe ve BM’in kalkınma hedeflere doğrudan yaptığı 8 katkıyı ilgili ikonlarla anlatıyor. Ayrıca sadece bio ürün kategorisine verilen EUCEB belgesi de ambalajlarda ön plana çıkıyor. Marka görünürlüğünü de yeni ambalaj tasarımında daha fazla öne çıkaran İzocam Camyününün yeni ambalajı oldukça sade ve kolay okunabiliyor. Bu sayede depolamada operasyonel verimliliği de artıran çevre dostu bir ambalaj olarak karşımıza çıkıyor.
Bu sene de İzocam Taşyünü’nün ambalajlarını, insan sağlığına ve çevreye duyarlılığı da ifade edecek şekilde yeniden tasarladık. Yeni taşyünü ambalajımızda da EUCEB belgesine ve bu ürünün sürdürülebilir kalkınma hedeflerine yaptığı katkıya yer verdik. Yarı şeffaf beyaz olan yeni ambalajlarda daha az boya kullanarak, ambalaj boyları ve kullanılan paketleme miktarları yeniden düzenlenerek çevre dostu bir ambalajlama elde ettik. Bu sayede kimyasal atık miktarının azaltılmasını sağladık ve çevre dostu bir ambalajlamamız oldu.
Özellikle mineral yün ürünlerimizin insan sağlığına zarar vermemesi, enerji tasarrufu sağlaması, sürdürülebilirliğe olan katkısı nedeniyle, yeni İzocam Taşyünü ve İzocam Camyünü ambalajlarımızda BM’in 17 sürdürülebilir kalkınma hedefi arasında yer alan ‘Sağlıklı Bireyler’, ‘Erişilebilir ve Temiz Enerji’, ‘İnsana Yakışır İş ve Büyüme’, ‘Sanayi, Yenilikçilik ve Altyapı’, ‘Sürdürülebilir Şehir ve Yaşam Alanları’, ‘Sorumlu Tüketim ve Üretim’, ‘İklim Eylemi’ ve ‘Hedefler için Ortaklıklar’ gibi 8 önemli hedefe ulaşılmasında üzerimize düşeni yaptığımızı ifade eden görsel ve ikonlara yer veriyoruz. Bu sayede tüketicinin ürün seçimi yaparken insan sağlına zarar vermeyecek nitelikte, karbon salımının azaltımına katkı sağlayan doğa dostu ürün seçimi konusunda farkındalıklarını artırmayı hedefliyoruz.
Yalıtım ve enerji verimliliği konusunda gelişmiş ülkelerdeki mevcut algı ve pratiklerle Türkiye’deki yaklaşımlar arasında sizce bir fark var mı?
Geçmiş yıllara göre kıyasladığımızda toplumun yalıtım bilincinde önemli bir artış olduğunu biliyoruz ancak daha alınacak çok yolumuz olduğu da bir gerçek. Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği (İZODER), 2021 yılında yayımladığı ‘İZODER Türkiye Isı ve Su Yalıtım Pazarı Raporu’na göre ülkemizde kişi başı ısı yalıtım malzemesi tüketimi 2020 yılında 0.18 metreküp oldu. AB’de 2018 yılı kişi başı yalıtım malzemesi tüketimi ortalama 0,526 m3/kişi olarak gerçekleşti. AB’de kişi başına yalıtım malzemesi tüketimin, ülkemizdeki kişi başına tüketimin 2.5 kat üzerinde. Türkiye’de 2020 yılında kullanılan 15,2 milyon metreküp ısı yalıtım ürünlerinin yüzde 90,5’i binaların yalıtımında, kalanı ise tesisat yalıtımında kullanıldı.
İZODER’in yaptığı çalışmalar sonucu ülkemizin çevre ile ilgili taahhütleri de dikkate alındığında mevcut limitlerin yaklaşık 2-2,5 kat iyileştirilmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Bu iyileştirme ile nihai enerjiden 2023’e kadar yaklaşık %7, 2030’a kadar yaklaşık %14 ve 2050’ye kadar yaklaşık %28 oranında tasarruf edilebileceği öngörülüyor. 2030’a kadar sağlanması öngörülen bu tasarrufun yaklaşık olarak ancak %12’lik bir emisyon azaltım potansiyeline karşılık gelmektedir.
Ülkemizdeki bina stoğunun yüzde 20’si TS 825 Binalarda Isı Yalıtım Kurallarına uygun yalıtılmış durumda. Ancak %80’lik mevcut bina stokumuza yönelik tedbirler almadan istenen enerji verimliliği hedeflerine ulaşılması mümkün gözükmüyor.
Bu noktada kalın yalıtımın önemine özellikle dikkat çekmemizde yarar var. Ülke olarak enerji verimliliğinde asıl sıçramayı U değerlerinin artırılmasıyla gerçekleştirebiliriz. Gelişmiş ülkelerde tanımlanmış U değerleri (ısıl geçirgenlik değeri) ile ülkemizde tavsiye edilen U değerlerini mukayese ettiğimizde, ülke olarak U değerlerimizin iyileştirilmesi gerekliliğini açıkça görüyoruz. Paris Anlaşması’ndaki gibi uluslararası taahhütlerin yerine getirilmesi için öncelikli hedefimiz Türkiye’deki binaların daha az enerji harcayan çevre dostu bir yapıya kavuşması olmalı.
Ülkemizde TS 825 Binalarda Isı Yalıtım Kuralları Standardı’ndaki sınır değerler doğrultusunda belirlenmiş olan ısı yalıtım kalınlıklarını daha da artırmamız gerekiyor. Şu anda standartlara uygun yalıtımlı binalarda yıllık enerji sarfiyatı metrekare başına 120 – 150 kw düzeyinde. Bina enerji verimliliği konusunda gelişmiş ülkelerde birim metrekare/yıl olarak enerji tüketimi 30-50 kw olarak belirlenmiş durumda. Bina tasarlanırken, bu binanın ısıtma ve soğutmaya yönelik birim metrekaredeki yıllık toplam enerji tüketiminin bu seviyede olması tavsiye ediliyor. Türkiye’de ise biz birim metrekarede yıllık 120-150 kw seviyesine uygun yalıtım yapmaya çalışıyoruz. AB ülkeleri ile aramızda neredeyse 4-5 kat fark var.
Küresel ısınmanın büyük bir tehlike olduğu günümüzde enerji verimli çevre dostu binaların hem dünyamızın korunması hem de ülke ekonomisi için oldukça önemli. Düşük karbonlu geleceği şimdiden tasarlamamız gerekiyor. Zaten “Türkiye Cumhuriyeti, 1/CP.19 ve 1/CP.20 sayılı kararlar uyarınca, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesinin (BMİDÇS) 2. maddesinde yer alan temel hedefini sağlamaya yönelik olarak niyet edilen ulusal katkısı (INDC) ve yürütülmesi öngörülen plan politikalar” ve hazırlanmakta olan “Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı”nın çıktıları da bu düşüncemi kanıtlar nitelikte… Özellikle INDC beyanında yeni yapılan konut ve hizmet binalarının Binalarda Enerji Performans Yönetmeliği’ne uygun enerji etkin olarak inşa edilmesi gerekliliği, binalarda Enerji Kimlik Belgesi oluşturularak enerji tüketimlerinin yıllara bağlı olarak azaltılması zorunluluğu vurgulandı, INDC’de yer alan hedeflere ulaşılması için yeşil bina ve sıfıra yakın enerjili ev tasarımlarının yaygınlaştırılması ile enerji ihtiyacının en aza indirilmesinin öneminin altı çizildi. İşte bunları gerçekleştirebilmek için yalıtım ve tasarımdan uygulamaya yenilikçi sürdürülebilir yaklaşımlar devreye giriyor.
1 Ocak 2020 itibariyle yürürlüğe giren Enerji Kimlik Belgesi (EKB) zorunluluğu mevcut binalarda da binaların ısı yalıtımı açısından değerinin belirlenmesini görünür kılarken, enerji tasarrufu konusunda atılan önemli bir adım oldu. EKB’nin binaların alınması, satılması hatta kiralanması sırasında ibraz edilmesi gerektiğini artık biliyoruz.
Enerji Kimlik Belgesi, orta vadede bizim de çok önemli olduğunu düşündüğümüz binalarda enerji tasarrufu sağlanması konusunda ciddi bir katkı sağlayacaktır. Eski binalarda belge mevcut duruma göre veriliyor ancak yeni yapılacak veya yapılmakta olan binaların EKB sınıfının en az C sınıfı gerekliliklerini sağlaması gerekiyor. Bu ancak inşaat sırasında ısı yalıtımı standartlarına uygun olarak tasarlanırsa sağlanabilir. Önümüzdeki dönemde ruhsat için başvuracak olan halen inşaatı devam eden binaların ve yeni inşaatlara başlayacak olan binaların sorumluları bu konuyu mutlaka dikkate almalı.
Ticari kaygıdan hareketle yapılan üretimler, etkin denetimin de olmadığı ortamda, son kullanıcıyı tehlike ile karşı karşıya bırakıyor. Tüketicinin yalıtım yaptırırken buna oldukça dikkat etmesi gerekiyor. Güvendiği markalarla yalıtım yaptırmalı, doğru kalınlıkta ve doğru malzeme kullandığına emin olmalıdır. Yalıtım yaptırmak isteyenlerin donanımlı teknik ekibi olan, doğru malzeme seçiminde uzmanlaşmış bir firmayı tercih etmeleri önemli. Aksi durumda yalıtım uygulamalarındaki detaylar gözden kaçabiliyor. Bu hem uygulanan yalıtımın verimini düşürüyor hem de binada yapısal hasarlara sebebiyet verebiliyor.
Unutmamamız gerekir ki, yalıtım ısı kazançları ve ısı kayıplarıyla beraber tesisatı da içine alacak şekilde binanın tümünü ilgilendiren sistemler bütünüdür. Yalıtım temelde başlayan ve çatıya kadar devam eden bir işlemdir. Bu açıdan bakıldığında, yalıtım yaptırırken tüm yapı elemanları düşünülmelidir.
Toplumun sürdürülebilirlik alanında daha fazla bilinçlenmesini sağlayacak başka projeleriniz veya çalışmalarınız var mı?
İzocam olarak yıllardır yalıtımın sürdürülebilirliğe katkısını kamuoyuna anlatmak ve toplumu bilinçlendirmek amacıyla çalışmalarımızı aralıksız sürdürüyoruz. Ülkemizin yalıtım-enerji verimliliği-multi konfor evler ilişkisini çok iyi kavraması gerekiyor. Sıfıra yakın enerjili ev kavramından türemiş ve biyo iklimsel tasarımı hedefleyen, sürdürülebilir, ekolojik, ekonomik ve sosyal etmenleri göz önünde bulunduran “Multi Konfor Binalar”, yüksek enerji tasarrufuyla birlikte azami ısıl konforu sunuyor. Kusursuz akustik ve görsel konfor, kaliteli iç ortam havası, yangın korunumu ve güvenliği sağlayan hem iç mekânlarda hem de dış mekânlarda son derece esnek tasarım çözümleri barındırabilen Multi Konfor Binalar, yalıtımsız bir binaya göre % 90’a varan enerji tasarrufu hedefleyerek hem ev hem de ülke ekonomisine katkıda bulunuyor. Minimum seviyede enerji harcayan bu binalar, ayrıca çevre dostu özelliği ile öne çıkıyor. Sistemindeki maliyeti artırmadan “daha kalın” yalıtım ile tasarrufun orantılı bir şekilde artırılması sağlanıyor. Uygulanan kalın yalıtım ısı kayıp ve kazançlarını engelleyerek yakıt tüketimini ve salımları azaltıyor.
Üniversitelerde, ilkokullarda, derneklerde başta gençlerimiz ve çocuklarımız olmak üzere tüm kamuoyunun bu konuda bilinçlenmesine yönelik eğitim, seminer ve proje yarışmaları yürütüyoruz. Bu kapsamda 1999 yılından beri İzocam olarak yürüttüğümüz ve 2020’de Türkiye’de inşaat alanında faaliyet gösteren Saint-Gobain şirketleri ile ortaklaşa projelendirdiğimiz Uluslararası Multi Konfor Binalar Öğrenci Yarışması; öğrencilere pasif ev kavramından türemiş multi konfor binalar tasarlatarak yeşil ve sürdürülebilir alanlar yaratmayı ve bu doğrultuda farkındalık artırmayı hedefliyor.
Yine bu senenin başında hayata geçirdiğimiz ve tüm yıl iletişime devam ettiğimiz EUCEB Reklam Kampanyası ile de toplumu bilinçlendirmek üzere harekete geçtik. Kampanya kapsamında sağlığa zarar vermeyen ve doğa dostu yalıtım ürünlerinin kullanılmasının önemine dikkat çektik.
İzocam olarak, XPS ve EPS polistiren bazlı ürünlerin, kalıcı bir organik kirletici olarak tanımlanan HBCD içermemesi yönündeki uyarıcı faaliyetlerimizi de sürdürüyoruz. Bu ürünlerle kullanılan HBCD maddesinin kullanımı, ülkemizde Kasım 2019 itibariyle yasaklanmış durumda. Bu nedenle XPS ve EPS ürünleri alınırken ‘HBCD Free’ (HBCD içermez) olduğuna dikkat edilmesi gerekiyor. İzocam marka XPS ve EPS ürünler, çevreye ve insan sağlığına zarar vermeyecek şekilde yasaların belirttiği çerçevede üretiliyor.
Son kullanıcıya dokunduğumuz sürdürülebilirlik projeleri sadece iletişim odaklı değil. Enerji tasarrufu ve sürdürülebilirlik ilişkisi, son tüketici açısından da önemli bir konu. Biz de bu konuda somut adımlar atmayı önemsiyoruz. Şu an İzocam yalıtım ürünlerinde tüketiciye gereken finansman desteğinin sağlanması için Garanti BBVA ile iş birliği içindeyiz. İzocam ürünlerine özel bir limitte geliştirilen, dosya masrafsız “Bireysel Çevreci Bina Yalıtımı” kredisi, yalıtım yaptırmak isteyen ihtiyaç sahipleri için oldukça avantajlı. Dosya masrafsız, 36 aya varan vade seçeneğiyle ödeme kolaylığı sunan kredi ile evine yalıtım malzemesi almak isteyen ya da binasını yalıtmak isteyen Garanti BBVA müşterileri ürünlerimizi İzocam bayilerinden temin edebiliyorlar.