“Ülkemizin pandemi sonrası değişen/değişecek dünyada, fiyat alan değil fiyat veren tedarikçi bir ülke olabilmesi için bir an önce %70-80 çoğunluğun hem fikir olduğu bir kalkınma modeli benimsemesi ve toplumsal dönüşüme başlaması gerektiğine inanıyoruz.”
Hafif Dolgular, Boşluklu Döşemeler ve Polimer İnşaat Kalıbı alanında çözümler sunan ABS Yapı, inşaat sektörü için yenilikçi çözümlere odaklanmış ve bu alanda alternatif ve katma değerli çözümler geliştirmekte. ABS Yapı Genel Müdürü Okan Cüntay ile gerçekleştirdiğimiz röportaj çalışmamızda sektördeki genel gündem konularını kısaca ele almaya çalıştık.
Sektördeki gelişmeleri şirketiniz adına nasıl değerlendiriyorsunuz?
Pandemi yüzünden tabi ki ilk başta bütün şantiyeler frene bastılar, ancak Haziran-Ağustos arasında gerçekleşen kredi genişlemesinin etkilerini Ağustos-Ekim arasında çok net gördük; yarım kalan bütün projeler işi bitirmek üzere harekete geçtiler. Ekim itibarıyla epey bir yoğunluk yaşıyoruz. Sektördeki tüm aktörlerin takip ettiği birkaç tane büyük proje start aldı. Bunlar yurt içi gelişmeler, yurt dışında süreç bizim açımızdan biraz daha yavaş ilerliyor. Takip ettiğimiz projeler yeniden hareketlendi ancak karar mekanizmaları pandemi dolayısı ile uzadıkça uzuyor. Tabi petrol fiyatlarındaki düşüş de yeni projelerin ertelenmesine hatta iptal edilmesine sebep oldu.
Pazarlama ve finans noktasında şu an sektörün üzerinizdeki en büyük baskı sizce ne? Bu noktada ne gibi tedbirler alınabilir?
Fuarlar ve şantiye ziyaretleri! Fuarlar bizim gibi ‘yeni’ ürünü olan firmalar için can damarıydı. Fuarlar olmazsa bizim ürünümüzü tanıtmamız nerdeyse imkansız. Ne sanal fuar, ne çevrim içi toplantı hiç biri birebir elle hissedilen gözle görülen inşaat malzemesinin yerini tutmuyor. Belki bu zamanın çevrim-içi eğitim alan çocukları bunu gelecekte becerebilir, ama bizim gibi mevcut ve önceki nesiller için inşaat sektöründe sanal pazarlama imkansız. Ancak, yapacak bir şey yok, 2022’den önce fuarlara geri dönüş beklemiyoruz, dolayısı ile 3D animasyonlarla ürünlerimizi anlatmaya çalışıyoruz. Finansman noktasında tabi ki enflasyon ve kurların oynaklığı hepimiz için büyük riskler taşıyor. İnşaat sektörünün doğası gereği uzun olan tahsilat süreleri enflasyon ve kur baskısı ile bizim gibi tedarikçiler için büyük riskler barındırıyor. Sattığınızın parasını tahsil edene kadar yeni hammadde alacak gücü bulamayabiliyorsunuz. Elimizden geldiği kadar vadeyi kısalt maya çalışıyoruz, hatta bazen satış yapmamak bile daha mantıklı olabiliyor.
Yeni yıl yaklaşırken önümüzdeki süreç için ne gibi değişimler ön görüyorsunuz?
Bizce 2021 yılı dünya ve ülkemiz için belirsizliklerle ve sürprizlerle dolu geçecek. Biz 2021 yılının ikinci yarısı normalleşme bekliyoruz, tabi o günlere kadar kim ölür kim kalır belli değil. Kendi ürünlerimizle ilgili stratejimiz yurt içi pazar payımızı korumak ve yurt dışında tanıtım ağlarımızı güçlendirerek pandemi sonrası gerçekleşmesini ümit ettiğimiz talep patlamasına hazır olmak. Tabi pandeminin dünyadaki tedarik zincirlerini ve iş yapış tarzını değiştirme potansiyeli de var, bu süreci de çok yakından takip edeceğiz.
Şu an yeni ürün ya da yeni bir hizmet modeli üzerine çalışmalarınız var mı?
Geçtiğimiz nispeten boş olduğumuz süre içerisinde yeni bir betonarme yükseltilmiş döşeme ürünü tasarladık. Bu ürün sayesinde çelik ayaklı modüler yükseltilmiş döşemelere çok benzer bir şekilde, yani ayaklar arasında geniş açıklıklı ve maksimum yüksekliğe izin veren yeni bir sistem tasarladık. Geçtiğimiz aylarda yeni ürünümüzün faydalı model başvurularını ve tasarım tescillerini yaptık, önümüzdeki aylar da ise piyasaya tanıtımını yapacağız.
Son olarak eklemek istedikleriniz?
Ülkemizin pandemi sonrası değişen/ değişecek dünyada, fiyat alan değil fiyat veren tedarikçi bir ülke olabilmesi için bir an önce %70-80 çoğunluğun hem fikir olduğu bir kalkınma modeli benimsemesi ve toplumsal dönüşüme başlaması gerektiğine inanıyoruz. Eski söylemlerle ve metotlarla değişimlere ayak uydurmamıza imkan yok. Yeni bir Güney Kore olma fırsatı ayağımıza kadar geldi, ama maalesef hep birlikte çok kıymetli zamanı boşa harcıyoruz. Yapmamız gereken çok da zor değil aslında; şu anda ana okuldan üniversite sona kadar olan tüm nüfusumuzu önümüzdeki 10 yıl içerisinde tüm kaynaklarımızı ayırarak ‘bilgi ile donatmamız’ lazım, sonrası kendiliğinden gelecektir zaten.