“Türk müteahhitler olarak her türlü zorlu coğrafya, iklim koşulu ve ortamda kaliteli iş yapıyor, ayrıca projelerimizi zamanında ve ekonomik biçimde tamamlıyoruz. Son yıllarda müteahhitlerimizin proje tutarlarının ve katma değeri yüksek projelerinin sayısının arttığını da memnuniyetle takip ediyoruz.”
Türkiye’nin müteahhitlik alanında kat ettiği mesafeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türk inşaat sektörü, Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren ülkemizin imar sürecinde yetişmiş, Türkiye ile birlikte büyümüş ve küresel pazarlara açılmıştır.
Sektörümüz yurt dışı faaliyetlerine 1972 yılında Libya ile başlamış; Kuzey Afrika’nın ardından 70’li yılların ikinci yarısında Orta Doğu’da, 80’li yılların sonunda BDT ülkelerinde, izleyen dönemde ise çeşitli ülkelerde yaygınlaşmıştır. Bugün itibarıyla müteahhitlerimiz, 131 ülkede toplam 457,6 milyar ABD Doları büyüklüğünde 11.243 projelik dev bir portföye sahiptir. “Türk müteahhitliği” artık dünyada bir marka haline gelmiş durumdadır.
Türk müteahhitler olarak her türlü zorlu coğrafya, iklim koşulu ve ortamda kaliteli iş yapıyor, ayrıca projelerimizi zamanında ve ekonomik biçimde tamamlıyoruz. Son yıllarda müteahhitlerimizin proje tutarlarının ve katma değeri yüksek projelerinin sayısının arttığını da memnuniyetle takip ediyoruz.
Müteahhitlik firmalarımız, ülkemizi küresel devler liginin üst sıralarında temsil etmenin de gururunu yaşamaktadır. Uluslararası inşaat sektörünün yakından takip ettiği ENR Dergisi’nin “Dünyanın En Büyük 250 Uluslararası Müteahhidi Listesi”nde neredeyse tamamı TMB üyesi olan Türk müteahhitler, ülkemizi 10 yılı aşkın süredir lider Çin’in ardında ikinci sırada temsil etmiştir. Salgın yılında ikinciliği sadece 1 firma fark ile ABD’ye bırakmak durumunda kalmıştık. Listede yeniden eski sıramıza dönmek için çalışıyoruz.
Geçen yıl müteahhitlerimiz, pandemi etkisinde kalan 2020 yılındaki 15,9 milyar ABD Dolarlık yeni proje tutarını da neredeyse ikiye katlamış, yurt dışında 30,7 milyar ABD Dolarlık yeni proje üstlenmiştir. Bu doğrultuda yurt dışında kısa vadede yıllık yeni proje hedefimizi 30 milyar ABD Doları olarak revize ettik. Orta vadede ise bu rakamın 50 milyar ABD Doları seviyesine yükseltilmesi hedefimizi yineledik. Dolayısıyla küresel inşaat pazarının önemli oyuncuları arasında yer almaktayız.
Enerji başta olmak üzere emtia fiyatlarındaki fahiş artışlar çalışmalarınıza nasıl yansıyor?
Enerji fiyatlarındaki yükselişler yurt dışında ana pazarlarımızda proje hareketliliğini beraberinde getiriyor. Nitekim Türk müteahhitlerin 2021 yılında üstlendiği 30,7 milyar ABD Dolarlık yıllık yeni proje tutarında, daha önce öngördüğümüz üzere salgın sonrası toparlanmanın yanı sıra petrol fiyatlarındaki artış destekleyici olmuştur.
Diğer taraftan inşaat girdileri arasında yer alan emtia ürünlerinin fiyatlarındaki artışlar özellikle yurt içi faaliyetlerde yüksek maliyetler yaratmaktadır.
Bu noktada devletten aldığınız destekler var mı? İlgili kurumlardan öncelikli talep ve beklentileriniz neler?
Burada yine konuya yurt içi ve yurt dışı olarak iki farklı pencereden bakmak gerekiyor… Yurt içinde sektörde büyümeye dönüş için inşaat yatırımlarında canlanmaya ve yüksek girdi maliyetlerinin yarattığı sorunun çözümüne ihtiyaç vardır. Öngörülemez biçimde artan girdi maliyetleri yurt içinde müteahhitlerimizi işlerini sürdüremez hale getirmiştir. Sorunun çözümü için kamu projelerinde 24 Şubat 2022 tarihinde yürürlüğe giren ve geçtiğimiz yılın son 6 ayını kapsayan ek fiyat farkı düzenlemesi, ne yazık ki içinde bulunulan ekonomik sıkıntıları gidermenin uzağında kalmıştır. Son olarak sektöre yeni fiyat farkı ve tasfiye hakkı getiren Torba Yasa 15 Nisan 2022 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Ancak yasada tasfiye hakkı için projelerde öngörülen azami %15 ilerleme şartı mevcut ihtiyaca cevap vermemiş, ilave fiyat farkı da hayal kırıklığı yaratmıştır. Gelinen noktada umudumuz, enflasyonla mücadele çalışmalarının olumlu sonuçlar vermesidir. Ancak böylelikle sektörün ortaya çıkacak zararları sınırlandırılabilir.

Yurt dışı müteahhitlik hizmetlerimizde ise salgının ardından ortaya çıkan Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle bölgesel kaybın yaşanması kaçınılmaz gözükmektedir. Sektörün mevcut pazarlarda daha aktif olması ve yeni pazar arayışını hızlandırması gerekmektedir. Artan enerji fiyatları dediğimiz gibi kimi pazarlarda müteahhitlerimize yeni fırsatlar sunmaktadır. Orta Doğu ve Körfez ülkelerinde büyük yatırım hamleleri söz konusudur. Bu çerçevede yapıcı diplomatik adımlar sektörümüz için de önem taşımaktadır. Dünyanın ilgi odağı Afrika’da gündemde olan kalkınma plan ve projeleri başta olmak üzere küresel pazarda finans kaynakları konusu rekabette daha öne çıkmıştır. Türk Eximbank’ın sermaye yapısının güçlendirilmesi, yerel ve uluslararası finansal araçların artırılması rakiplerimizle rekabette kritik rol oynayacaktır. Keza büyük bilançolu merkez bankalarının değişen para politikaları da ilerleyen dönemde finansmana erişimi sınırlandıracaktır.
Şu an gerçekleştirdiğiniz kamu, yurt içi ya da yurt dışı projeleri birbirleriyle kıyaslarsak, hangisi daha avantajlı ya da riskli konumda? Bu alanlarda ihaleye girecek üyelerinize öncelikli tavsiyeleriniz neler?
Dünya salgından henüz toparlanırken yükselen enflasyon ve jeopolitik riskler zorlukları artırmıştır. Küresel çapta bir emtia krizi yaşanmakta, dünya ekonomisinde büyüme öngörüleri aşağıda çekilirken enflasyon sorunu epey büyümüş durumdadır. Paralelinde küresel para politikasında zorlu bir değişim süreci başlamıştır. Üstelik biz yapısal olarak enflasyon sorunu yaşayan bir ekonomiyiz. Aynı zamanda bir anda bölgemizde, yanı başımızda ve son derece önemli ortaklarımız arasında bir savaş hali ile karşı karşıya aldık. Bu nedenle yurt içinde de yurt dışında da çeşitli zorluklarımız mevcut. Firmalarımıza tavsiye olarak ise yurt dışında Sahra-altı başta olmak üzere Afrika kıtasının potansiyel olarak öne çıktığını söylemek mümkün.
Yurt içi ve global piyasalardaki gözlemleriniz ne yönde? Yakın ve orta vadede ne tür gelişmeler öngörüyorsunuz? Ulusal ve küresel çapta enflasyonla mücadele adımlarının olumlu sonuçlar vermesi temennimizdir. Ukrayna savaşının sona ermesi öncelikli dileğimiz olup dış politik belirsizlikler artıyor. Bu kapsamda 2022 yılı zorlu geçecek. Orta ve uzun vadede ise mevcut belirsizliklerin yanı sıra sektörde yeşil ekonomi ve dijitalleşme süreçlerine adaptasyon gerekecektir. İnşaat sektörü, küresel iklim krizi ile mücadele konusunda öne çıkıyor. Kapsamında inşaat faaliyetleri ve bina yönetim süreçlerinden kaynaklanan karbon emisyonunun azaltılması için ulusal bazda bütüncül bir yaklaşım benimsenmesi ve yapısal değişikliklerin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Küresel alanda da sözleşmelerde konu karşımıza çıkmaya başladı. Hem dünyamızın geleceği, hem de küresel rekabette geri kalmamak için yeşil ekonomi sürecine adaptasyon için doğru adımlar atmak önemli olacak. Ayrıca firmaların İnşaat 4.0 olarak adlandırılan dönüşümün dışında kalmaması gerekecek.