“Ulusal Kentsel Dönüşüm eylem planı uyarınca 6,7 milyon hanenin kentsel dönüşüme tabi olacağını ve bu binaların 50-80 yıl boyunca kullanacağını düşündüğümüzde enerji verimliliği ile ilgili mevzuatlarımızı bir an önce gelişmiş ülkeler seviyesine getirmemizin ne denli önemli olduğu ortaya çıkıyor.”
‘Kentsel Dönüşüm ve Depreme karşı alınması gereken / alınan tedbirler’ uzun zamandır sık sık toplantıların ana gündem konusu oluyor. İZODER olarak kendinizi böylesine etraflı bir konunun neresinde konumlandırıyorsunuz?
Ülkemiz bir deprem ülkesi ve ne yazık ki yapılarımızın bir çoğu olası büyük bir deprem için güvenli değil. İZODER olarak deprem gerçeği ve yalıtım konusunda kamuoyunu bilinçlendirmek için faaliyetlerimizi aralıksız olarak sürdürüyoruz. Deprem karşısında can ve mal güvenliğini sağlayabilmek için alınması gereken en temel önlemlerin başında uzun ömürlü ve depreme dayanıklı binalar inşa etmek geliyor. Güvenli ve nitelikli binaların sayısını artırmalıyız. Kentsel dönüşümün nerelerde yapılacağı, güçlendirmenin hangi binalar için çözüm olabileceği hızla belirlenmeli. Yalıtım ile binalarımızı aslında bir koruma kalkanı içine aldığımızı unutmayalım. Nasıl bir korunmaya, güçlendirmeye ihtiyacı bulunduğunun tespitiyle birlikte bu uygulamaların yapılması, binalarımızın afetlerden en az zararla çıkmasını sağlayacaktır.
Binalarda depreme karşı yalıtım noktasında alınacak ilk önlem betonarmeyi koruyacak olması sebebi ile su yalıtım uygulamalarıdır. Binaların dayanıklılığı için gerekli olan su yalıtımı, genellikle ihmal edildiği için ülkemizde 30-40 yıllık binalar ömrünü tamamlamış olarak görünüyor. Oysa korozyon etkisine karşı korunmuş, 80-100 yıl yaşayacak güçlü binalar inşa etmeliyiz. Yapılarımıza suyun nüfuz etmesi durumunda, yapının taşıyıcı elemanlarında bulunan demir donatılar korozyona maruz kalarak paslanır böylece binaların ömrü ve dayanıklılığı azalır. Korozyona uğrayan donatı, taşıma gücünün 5 yılda yüzde 50’sini, 15 yılda yüzde 90’ını, 24 yılın sonunda ise tamamını kaybedebiliyor. Bu noktada hem hayati risklere kapı açarken hem de ekonomik olarak kaybediyoruz. Binanın taşıyıcı sistemini zayıflatan korozyonu engellemenin en kolay ve ekonomik yolu bina imalatı esnasında yapılacak su yalıtımıdır.
Yalıtım malzemeleri, yalıtım uygulamaları, yalıtıma yapılan yatırımlar vb. argümanların tümünü, yapıların güvenliği, uzun ömürlülüğü ve kullanıcı konforuyla nasıl ilişkilendiriyorsunuz?
Az önce su yalıtımının binaların taşıyıcı sistemleri üzerindeki hayati etkisinden söz ettik. Bunun yanı sıra yalıtım uygulamaları enerji verimliliğinde büyük kazanımlar sağlıyor. İZODER olarak her fırsatta bu kazanımları dile getirerek, yalıtım uygulamalarının bilinçli olarak yaygınlaşmasını sağlamaya çalışıyoruz. Enerji artık pahalı bir maliyet kalemi. Yazın evlerimizi serinletmek için klima kullanıyor, yalıtımımız yok ise klimayı sürekli çalıştırmak durumunda kalıyoruz. Oysa yalıtımlı binalarda ortam sıcaklıkları uzun süre korunur. Böylece binalarda kışın daha az ısıtma, yazın da daha az soğutma yaparak enerji tasarrufu sağlamak mümkün. Yalıtım, ülkemizin enerji faturasını düşürmesi bakımından da önemli bir tasarruf uygulamasıdır. Yalıtım sayesinde evlerimizde sağladığımız ısı konforunu da unutmamak gerekir.
Isı yalıtımsızlık nedeni ile oluşabilecek yoğuşma sorunları da su yalıtım eksikliğine benzer bir şekilde betonarme donatının içerisindeki taşıyıcı eleman olan demirin korozyona uğramasına neden olabilmektedir. Doğru kalınlıkta yapılan ısı yalıtım uygulamaları ile yoğuşmanın önüne geçmek ve betonarmeyi korumak mümkün olacaktır.
Sektörlere göre enerji tüketimi incelendiğinde; yüzde 32,7’lik pay ile konut ve hizmet sektörlerinden oluşan bina sektörü ve yüzde 32,3’lük pay ile sanayi sektörü öne çıkıyor. Binalarda tüketilen enerjinin yüzde 80’i ısıtma ve soğutma amaçlı tüketiliyor. Ve enerji ithalatına milyarlarca dolar aktarmamıza rağmen ısınamıyoruz. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması 2021 sonuçlarına göre, konutun yalıtımından dolayı ısınamama en çok karşılaşılan konut ve çevre problemi oldu. Kurumsal olmayan nüfusun yüzde 34,3’ü konutunda yalıtımdan dolayı ısınma sorunu, yüzde 33,9’u sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçeveleri vb. problemleri yaşadığını belirtti.
Türkiye’deki binaları ısı yalıtımlı hale getirerek, ülkemizin toplam enerji tüketimini yaklaşık yüzde 15, hane halkının yakıt giderlerini yüzde 50 azaltmamız mümkün. Sadece binaların enerji verimli hale getirilmesiyle (En az C sınıfı binalar) her yıl 9-10 milyar dolar tasarruf elde etme potansiyelimiz var.
Özellikle evde kapalı kaldığımız pandemi döneminde ses yalıtımının önemini çok daha fazla hissettik. Günün büyük bölümünde birçok alanda gürültünün yıpratıcı etkilerine maruz kalıyoruz. İZODER olarak toplum sağlığı için gürültü farkındalığının oluşmasına çabalıyoruz.
Yapılarda yangından korunmak ve yangın sırasında güvenli bir şekilde yapıyı terk edebilmek için yangın yalıtımı ile önlem almamız hayati önem taşıyor. İZODER olarak her bir çözümün faydasını ayrı ayrı anlatmaya çalışıyoruz. Konutta yapılabilecek en doğru yatırım şu an için yalıtım olarak görünüyor.
Kentsel Dönüşüm faaliyetleri bir taraftan devam ederken İZODER olarak sizler nasıl bir perspektifle bu çalışmalara müdahil oluyorsunuz?
Ülkemizdeki verimsiz mevcut bina stokunun yalıtımla enerji verimli ve çevre dostu yapılara dönüştürülebilmesi için önümüzde ‘kentsel dönüşüm’ gibi çok önemli bir fırsat var. Hayata geçirilecek kentsel dönüşüm uygulamaları ile verimsiz mevcut bina stoku, güncel mevzuatlara uygun olarak yeniden inşa edileceği için enerji verimliliği açısından çok önemli kazançlar sağlayacak. Ulusal Kentsel Dönüşüm eylem planı uyarınca 6,7 milyon hanenin kentsel dönüşüme tabi olacağını ve bu binaların 50-80 yıl boyunca kullanacağını düşündüğümüzde enerji verimliliği ile ilgili mevzuatlarımızı bir an önce gelişmiş ülkeler seviyesine getirmemizin ne denli önemli olduğu ortaya çıkıyor.
Ülkemizde yalıtım ile ilgili yasal düzenlemeler ne yazık ki AB ülkeleri seviyesinde değil. Isı yalıtımıyla ilgili mevzuatlar sadece kabaca %20’lik bina stokuna hizmet ettiği gibi, yürürlükte olan mevzuatımız da gelişmiş ülkelerin oldukça gerisinde. Türkiye’de sadece ısıtma için harcanacak enerji miktarının sınırlandırılmasına dair düzenlemeler mevcut. Ülkemizde ısıtma kaynaklı enerji tüketiminin sınırlandırılması için bugün hala 2008 yılında tanımladığımız enerji limitlerini kullanıyoruz. Biz yerimizde sayarken, geçen 12 yılda AB ve gelişmiş ülkeler ise birçok adım attı.
Örneğin, 2030 yılı için enerji verimliliğinde %32,5’luk iyileşme hedefi belirlediler. 2020 yılının başından itibaren de tüm yeni binalar neredeyse sıfır enerjili olarak yapılıyor. Enerji verimliliğine yönelik AB ile aramızdaki farkı kapatacak şekilde kararlılıkla yapılacak düzenlemeleri ve buna uygun kentsel dönüşüm planlamalarını önemli bir fırsat olarak görüyoruz. Mevzuatlarımızın tanımladığı asgari kalınlıkların bir an önce iyileştirilmesine ihtiyaç var.
Bununla beraber su yalıtımına yönelik 01 Haziran 2018 yılında yürürlüğe giren yönetmelik ile uygulamaların zorunlu hale gelmesi kentsel dönüşüm ve deprem güvenliği noktasında çok önemli bir dönüm noktasıdır.
Şu ana kadar gerçekleştirdiğiniz çalışmalar ve verdiğiniz hizmetlerden kısaca bahseder misiniz?
Sektörümüzün gelişimine öncülük etmek, halkımızın yalıtımla sağlayacağı verimlilik ve konfora dikkatlerini çekmek, bu alanda farkındalık yaratmak için 29 yıldır çalışıyoruz. Tüm yalıtım braşlarımızda mevzuatların iyileştirilmesi, halkımızın bilinçlendirilmesi ve farkındalığın oluşması için çalışmalar yapıyoruz. 2000 yılında Binalarda Isı Yalıtımı Yönetmeliği’nden, 2008 yılında yürürlüğe giren Binalarda Enerji Performans Yönetmeliği, 2018 yılında yürürlüğe giren Binalarda Su Yalıtımı Yönetmeliği ile Binaların Gürültüye Karşı Korunması Yönetmeliği’ne kadar yalıtımla ile ilgili mevzuatların ve kılavuzların hazırlanmasına katkı sağladık.
Şu an dünyanın en büyük sorunlarından biri enerji konusunda yaşanıyor. Ülkemizde kullanılan enerjinin büyük kısmının ithal edildiğini düşünürsek, ülke olarak enerji verimliliği konusunda bir seferberlik ilan etmemiz gerektiği ortada. Enerji Verimliliği Strateji Belgesi’nde de tanımlanan enerji limitlerimiz ve U değerlerimizi bir an önce gelişmiş ülkeler seviyesine getirmemiz gerek. “Tek Yol U Dönüşü” kampanyamız ile ülkemizdeki binaların daha az enerji harcayan çevre dostu bir yapıya kavuşması için çatı, duvar ve döşemelerimizdeki yalıtım kalınlıklarını artırarak ve kaplamalı yalıtım camı üniteleri kullanarak U değerlerimizin iyileştirilmesi gerektiğine dikkat çekiyoruz.
Öte yandan yalıtım konusunda halkımıza destek olacak Yalıtım Kredisi’nin hazırlanması sürecinde aktif rol aldık. İZODER olarak katkı verdiğimiz yüzde 0,99 faiz oranıyla 50 bin TL’ye kadar 60 ay vadeli olarak kullanabilecek, kamu bankaları tarafından yürütülecek olan yalıtım kredisi desteği ile halkımız evlerini daha düşük faturalarla kışın ısıtabilecek, yazın serinletebilecek.
Önümüzdeki günlerde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız nezdinde bu kredi kampanyasıyla ilgili film, kamu spotu, eğitim gibi konularda gerçekleştirilecek çalışmalara da destek olacağız. Ayrıca Yalıtım Kredisiyle sağlanacak faydanın daha geniş kitlelere duyurulması, doğru malzeme ve uygulamacılara erişim için iletişim çalışmaları yürüteceğiz. Kurumsal web sayfamızın yanı sıra süreli yayınımız İZODERGİ, sosyal medya hesaplarımız ve danışma hatlarımız ile vatandaşlarımızı doğru bilgilendirmeye ve yönlendirmeye devam ediyoruz.
Seminer ve eğitim çalışmalarımız yalıtım bilincinin yaygınlaşması için çalışmalarımızın önemli bir ayağını oluşturuyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile 14 farklı ilde düzenlenen Tüm Yönleriyle Yalıtım seminerlerine bu yıl belediyelerle devam ediyoruz. Silivri Belediyesi ve Gaziantep Büyükşehir Belediyesi iş birliğinde yapılan ısı, su, ses ve yangın yalıtımı seminerlerimiz yoğun ilgi gördü. Kamu ve özel sektörde görev alan profesyonellere, geleceğin tasarımcısı ve karar vericisi konumuna gelecek öğrencilere, yalıtım yaptırmayı düşünen vatandaşlara yönelik eğitim ve bilinçlendirme çalışmalarımız devam edecek. Tüm bunların yanı sıra kampanyalar, fuarlar, yayınlar ve sosyal medya hesaplarımızla yalıtım konusunda bilgi kaynağı olmaya çalışıyoruz.
Son olarak eklemek istedikleriniz?
Kentsel dönüşüm; ısı, su, ses ve yangın yalıtımı uygulamalarının yapılacağı doğru yapı üretim süreci olarak karşımıza çıkıyor. Elimizdeki bu fırsatı iyi değerlendirmeli, tüm yapılarda yalıtımın bir bütün olarak ele alınması gerektiğini unutmamalıyız.