“Kentsel dönüşümde en önemli rol elbette barınma ihtiyacı ancak gelişen teknoloji ve artan talepler sanayi tesislerinde de dönüşüm yaşanmasını zorunlu hale getirdi. Sanayi tesislerindeki dönüşümün konuttaki dönüşüm kadar önemli olduğunu düşünüyorum. Yıpranmış, zarar görmüş yada endüstriyel sebeplerle hasara uğramış sanayi binalarına güçlendirme ve onarım çalışmaları yapılmalı.”
Armatür, Valf, Musluk, Tesisat Ekipmanları ve Vana Sanayicileri Derneği (ARMATÜR), resmi olarak 28 Ağustos 2018 tarihinde kuruldu. Genel Merkezi İstanbul, Beylikdüzü’nde bulunan ARMATÜR Derneği, sektörde faaliyet gösteren sanayici ve iş insanlarını bir araya getirerek sektörün mesleki ilkelerini oluşturup uygulanmasını sağlamak ve üyelerini yurt içinde ve yurt dışında ilgili platformlarda en iyi şekilde temsil etmek amacıyla tesis edilmiş, kâr amacı gütmeyen bir meslek örgütüdür. ARMATÜR Derneği Kurucu Başkanı Gökhan Turhan ile dernek çalışmaları hakkında merak ettiklerimizi, son dönemde sektörde yaşanan gelişmeler ve kentsel dönüşüm projelerinin armatür sektöründeki yanısmalarını ele aldığımız bir söyleşi gerçekleştirdik.
Derneğinizin faaliyet alanlarından ve üyelerine sunduğu imkanlardan kısaca bahseder misiniz?
Kurucu Başkanı olduğum ARMATÜR Derneği, 2019 Yılı ocak ayında kuruldu. Faaliyete başladığımız günden bu yana sadece yönetim kurulu toplantısı olarak 58 toplantı yaptık. Bunun yanında yaptığımız sektörel toplantı ve organizasyonlarla da sektörü bir araya getirmeye devam ediyoruz. Açıkçası biz bu işe ciddi zaman ayırıyoruz ve emek harcıyoruz. Bir sektörde birbiriyle benzer işler yapan firmaların aynı masaya oturması ve birbirleriyle iş yapmaya başlaması kolay değil. Bu bir süreç ve şimdi bu birlikteliğin faydalarını da görmeye başladık. Biz bu dernek çatısı altında rekabet ve beraberliği birleştirerek “rekaberlik”i yaratmaya başladık. Yönetim Kurulumuz bu konuda birçok adım atınca, üyelerimiz arasında da benzer yakınlaşmalar başladı. Örneğin; birkaç firmamız kampanya yapıp, zararına fiyatlarla ürün satışı yaparken, artık yapılan kampanyaların belli bir ticari çizgisi oluşmaya başladı. Artık birbirimizin üzerine bastığımız haksız bir rekabet ortamında değiliz. Bundan ziyade ihracat odaklı, iş birliği yapan bir çatı altında birleştik. Yararlarını da ihracat rakamlarımız ve iş potansiyellerimizdeki artış anlamında gözlemlemeye başladık. Ayrıca belirttiğim gibi sektörün sorunlarına birlikte çözüm arıyoruz, ihtiyaçlarının karşılanması için birlikte çalışıyoruz. Sektörümüze çok inanıyor ve güveniyorum. Eminim ki bu birliktelikten doğan güç günden güne çığ gibi büyüyecek ve sektörümüzü hak ettiği konuma getirecek.
ARMATÜR Derneği olarak gerçekleştirdiğimiz ziyaretler ve düzenlediğimiz toplantılar sayesinde bakanlıklar, sanayi ve ticaret odaları tarafından da artık tanınmaya, iş birliği kuruluşu ve sektörel paydaş olarak kabul edilmeye başladığımızı söyleyebilirim. TSE bizim için önemli kurumlardan biri. Eskiden bir standard oluşturulacağı zaman, bizim sektörümüzün söz hakkı olmazdı. Ancak şimdi yeni bir standard oluşturulmadan önce TSE bizimle de iş birliği yapıyor ve görüşümüzü soruyor. Bu anlamda birlikte bazı çalışmalar da yaptık. GAZBİR-GAZMER ile de yakın iş birliği içerisindeyiz. Kısaca; belli kurumların bizi artık tanıyor olması bizi mutlu ediyor ve geleceğe yönelik adımlarımıza ilişkin olarak da bizi motive ediyor.
Biz TİM çatısı altında temsil edilemeyen bir sektördük. Yeni dönem ile birlikte artık İDDMİB çatısı altında ‘’ARMATÜR’’ ayrı bir sektör olarak değerlendirilmeye başlandı. Derginizin de katılmış olduğu, geçmiş günlerde düzenlenen Armatür, Valf, Vana, Tesisat Ekipmanları ve Fleks Sektör Buluşması sektörümüz için önemli bir adım oldu. Bu gibi organizasyonlara ve sektörümüzün gelişim sağlamasına faydalı olacak her türlü faaliyeti hayata geçireceğiz.
Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen Su Şurası’nda biz de ARMATÜRDerneği olarak önemli bir rol üstlendik. Bu gibi çalışmalarımıza hız kesmeden devam etme arzusu içerisindeyiz.
Ülkemizde gerçekleşen Kentsel Dönüşüm Projeleri Armatür Sektörüne nasıl bir ivme kazandırıyor? Bu çalışmalardan istediğiniz oranda pay alabiliyor musunuz?
Değişim ve gelişim her zaman ekonomik canlılığı ve daha fazla talebi beraberinde getiriyor. Bu nedenle kentsel dönüşümü ekonomik faaliyetlerden ayrı tutamayız.
Kentsel dönüşüm projeleri başta inşaat olmak üzere, sektörümüz de dahil pek çok sektörü olumlu etkiledi. İstihdam ve üretim kapasitelerinde artış yaşandı. Ancak dikkat edilmesi gereken bir husus var, gerek ekonomik gerek resmi sebeplerle yarıda kalan kentsel dönüşüm projeleri imalat sanayinde ufak da olsa olumsuz etki yaratabilir. Her konuda olduğu gibi kentsel dönüşümde de sürdürülebilirlik önemli.
Geçmiş dönemlerde kentsel dönüşüm projeleriyle birlikte hayata geçirilen yeni projeler yabancı sermayenin ülkeye girişine ve ekonomiye canlılık sağladı.
Pandemi sürecinde artan hijyen hassasiyeti ve iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında fotoselli ürünlere ilgi oldukça arttı. COVID’in etkisiyle fotoselli ürünlerin satışında %150-200 oranında bir artış yaşandı. Bu oran, önceki yıllara göre 2 kat daha artışı ifade ediyor.
Fakat ülkemizde fotoselli ürünleri yalnızca restoran ve AVM’lerde görüyoruz. Oysa bu ürünlerin artık evlerimize girmesi gerekiyor. Endüstriyel kullanımın yanı sıra, evsel kullanım da yaygınlaşmalı. Yerli firmaların tüketicilere daha ekonomik ve erişilebilir fiyatlarda fotoselli ürünler sunmalarına yönelik, üreticilere devlet teşvikleri sağlanmalı.
Fotoselli ürünlerden geçen akışkanların miktarı da sensörlerle kontrol edilerek %60-70 oranında tasarruf sağlanabiliyor. Yeni konut projelerinde enerji tasarrufu sağlayan çevre dostu ürünlerin kullanılması bir kamu politikasına dönüştürülebilir. Biz tabiki ithalata karşı değiliz. Yabancı sermayenin de ülkemize girerek bu ürünleri üretmesi Türk ekonomisine ve sektörlerimize büyük katkı sağlayacaktır.
Daha büyük bir piyasa ve geniş pazarlama avantajları ekonomik faaliyetlerin verimliliğini artırdı. Bulunduğumuz ortamın ve bulunduğumuz şehrin belli bir şekilde sürdürülebilirlik kavramı içinde var olmasını sağlamak gerekiyor. Özellikle İstanbul gibi çok göç alan şehirlerde bu sürdürülebilirlik kavramı çok önemli. Sağlık ve eğitim önemli bir ajanda.
Sürdürülebilirlik kavramı sadece ekonomik anlamda bir fark yaratmak ve iyileştirme getirmek değil aynı zamanda olabildiğince eşitlik kavramı içinde kapsayıcı olmayı da sağlıyor.
Akıllı şehirlerin devreye girmesiyle beraber durum çok daha farklılaştı sadece hükümetler ilgilenmiyorlar artık bu kavramla, aynı zamanda şirketler STK lar ve daha da önemlisi bireylerin kendisi bu anlamda bu olayın çok daha iyi anlaşılmasını ve belli bir şekilde uygulanmasını istiyor. Daha iyi bir yaşam için gelecek kuşakların özellikle gençlerin ve çocukların temel ihtiyaçlarının karşılandığı iyi bir sistem ve stratejiye ihtiyaç var.
Kentsel dönüşümde en önemli rol elbette barınma ihtiyacı ancak gelişen teknoloji ve artan talepler sanayi tesislerinde de dönüşüm yaşanmasını zorunlu hale getirdi. Sanayi tesislerindeki dönüşümün konuttaki dönüşüm kadar önemli olduğunu düşünüyorum. Yıpranmış, zarar görmüş yada endüstriyel sebeplerle hasara uğramış sanayi binalarına güçlendirme ve onarım çalışmaları yapılmalı. Söz konusu binaların içerisinde bulunan makine-techizat , depolanan hammadde veya ürünlerin değeri, yapılan üretimin ülke ekonomisine katkısı ve istihdam kapasitesi düşünüldüğünde önemi daha net anlaşılacaktır.
İç piyasanın yanı sıra özellikle pandemi sürecinde tüm şirketlerin ihracata odaklandığı bir dönem olmuştu. İhracat noktasında ortaya konulan çalışmalar ve kazanımlar hakkında neler söylemek istersiniz?
Pandemi ile birlikte fuarcılık tarafında neredeyse hiçbir şey yapamadık. Daha yeni yeni bir şeyler yapmaya başladık. Biz bu süreçte ARMATÜR Derneği olarak, Türkiye’den çeşitli ülke ve bölgelere sanal ticaret heyetleri düzenleyen ilk derneklerden biri olduk. Hedef ülkelerimizin başında Güney Amerika geliyordu. Çünkü Güney Amerika, Türkiye için bakir bir pazar. Sektör olarak oraya hiç ihracatımız yok ancak Türkiye’nin de o bölgeye ihracatı yok denecek kadar az. Bu sebeple ilk heyetimizi İDDMİB ile birlikte Güney Amerika’ya düzenledik. Diğerlerini yine Güney Amerika , İtalya ve İspanya olmak üzere Ticaret Bakanlığı desteğiyle ARMATÜR Derneği olarak kendimiz gerçekleştirdik. Bu heyetlerin sonuçlarını bir anda olmasa da yavaş yavaş almaya başlayacağımızı düşünüyorum. Üyelerimiz için de ihracata yönelik bir alıştırma oldu diyebiliriz. Önümüzdeki dönemde kendimizi yine ve öncelikli olarak Avrupa pazarına ama bu defa fiziki heyetler ile denemeyi hedefliyoruz. Sanal heyetleri fiziki ziyaretler ile pekiştireceğiz ve yine ARMATÜR sektörüne özel URGE Projeleri ile ihracat odaklı çalışmalarımıza başladık.
Aynı zamanda Ernst & Young Parthenon ve İstanbul Sanayi Odası iş birliği ile hazırladığımız sektör analizi raporumuzu sektörümüzde ilk defa çıkardık. EY Parthenon firması, dünyadaki tüm armatür ve bağlantılı ürün grupları sektörünün verilerini bize getirdi. Bizim firmalarımız da piyasa gerçeklerini, profesyonel görüş ve beklentilerini katıldıkları anketler ile rapora taşıdı. Belli GTİP’leri de ekleyince, ithalat/ihracat anlamında armatür sektörünün yarattığı hacmin 5 milyar doların üzerine çıktığını ve sektör kapasitemizin oldukça fazla olduğunu gördük. Bu raporumuzu güncelleyerek Türkiye İhracatçıları Meclisi verileri doğrultusunda güncelleyerek tekrar sektör paydaşlarımız ile paylaşıyor olacağız.
Hem İSO hem de İDDMİB çatısı altında tüm üyelerimiz ve sektörümüzün faydalanacağı sektörümüze özel ve ihtiyaçlarımıza yönelik eğitimlere başaladık. Tüm sektörümüzü de bu vesile ile davet etmek isterim.
Ar&Ge çalışmalarının önemine hemen hemen her platformda değiniliyor. Dernek olarak Ar&Ge çalışmaları ve eğitim noktasındaki benimsediğiniz stratejiyi kısaca bizlerle paylaşır mısınız?
Sanayi gelişiminde önemli göstergelerden birisi olan Ar-ge ve inovasyon harcamalarının gayri safi milli gelire oranına bakıldığında ülkemizin 2000 li yılların başından beri izlediği olumlu artış trendi umut vericidir.
Ülkeler bazında değerler incelendiğinde lider ülkeler ile ülkemiz arasındaki farkın 5 ila 25 kat olduğunu görüyoruz. Bu da inovasyon için ayrılan parasal kaynağın başarı için bir gösterge olduğu, ayrılan kaynağın arttırılması ve doğru alanda kullanımının sağlanması ile ilerlemenin mümkün olduğunu gösteriyor.
Hükümet teknolojik rekabet gücünü ve inovasyon kapasitesini geliştirmek için vergi muafiyetleri ve mali destek şeklinde özel yatırım teşvikleri sağlamaktadır.
Önümüzdeki dönemde beklenen resesyondan etkilenmemek çin devletimiziden çalışmalar bekliyoruz. Bu çalışmalar KDV indirimi, vergisel anlamda avantajlar,e finansa erişim gibi bir çok konuda desteğe ihitiyaç duyacağımız bir döneme gireceğiz. Önümüzdeki dönemlerde dünya genelinde yaşanacak resesyon çok önemli bir konu başlığı. Resesyonla beraber sekörlerde daralmalar ve kayıplar yaşanacaktır. Hem devletimizin hem de sanayicimizin bu döneme ilşkin stratejiler belirlemesi gerek.
Hedef olarak koyduğumuz 300 milyar dolara da ARMATÜR sektörü olarak ciddi destek vermeye hazırız.
Bunun yanı sıra özel sektör tarafından yürütülen Ar-Ge çalışmaları, kamu kurumları ve uluslararası kuruluşlar tarafından desteklenen projeler için de mali teşvikler sağlanmaktadır. Fakat birçok inovasyon merkezi, iyi işleyen bir inovasyon ve girişimcilik ekosistemi olsa da henüz çıktı anlamında ileri bir aşamada gözükmemektedir. Bu nedenle özellikle iyileştirme fırsatları sunan Ar-Ge girişimleri yoluyla inovasyon faaliyetleri geliştirilmektedir.
Biz kendi firmamız ‘TURAŞ GAZ ARMATÜRLERİ olarak; ArGe ve patent stratejimizi uluslararası beklentilerde oluşturuyoruz, ürünlerimizde yenilikçiliği düzenli bir şekilde sürdürüyoruz, müşterilerimize orijinal ürünler sağlıyor ve böylelikle pazarda onların da rekabet gücünü arttırıyoruz, yeni ürünlerimizde de patentlediğimiz teknolojileri kullanarak büyümeyi sağlıklı bir şekilde sürdürürüyoruz . Turkishtime 2021 yılı ARGE Merkezi’nde alınan patent sayısına göre 37 patent ile 6. sırada pozisyonumuzu koruyoruz. Bu da bizim sektörümüz için bir örnektir.
Son olarak eklemek istedikleriniz?
Biz sanayiciler olarak ihracatımızı ve üretim kapasitelerimizi arttırmak ve işletmelerimize daha çok yatırım yapmak istiyoruz ancak; Türkiye’de yatırım ortamını bozan en önemli unsurlardan biri de fabrika inşaat maliyetleri ve özellikle de arsa-arazi rantı. Sanayici bu kalemlere para yetiştirebilirse ancak makine teçhizat alıp tesisini büyütebiliyor. Sermaye büyük oranda toprağa ve betona gidiyor. Sanayici tüm parasını araziye, inşaat maliyetlerine yatırdığında teknolojiye, İnsan Kaynakları gibi önemli konulara yeteri kadar güç ve para ayıramıyor. Biz ise hem işimizi geliştirmek hem de Türkiye’de üretilmeyen birkaç katma değerli işleri yapmak istiyoruz. Her şey güçle ve işinize aktardığınız sermaye ile alakalı. Biz araziye ve binaya o kadar para ayırmasaydık sermayemiz doğrudan teknolojiye ve çalışanlara gidecekti. Sanayicinin arazi ve bina sorunun çözülmesi için devletimizin desteği ile TOKİ ile iş birliği yapılabilir ve buna benzer projeler ürütülerek kapasitelerimizin büyümesine olanak sağlanabilir. Hedefimiz her zaman ihracatımızı geliştirerek dünya pazarından çok daha büyük bir pay almak.